Henüz üzerinden şaşkınlığını atamadan hazırlık için odanın bir köşesinden diğer köşesine fırlatılmıştı resmen. Güneş saç ve makyaja yardım etmişti. Annesinin ressamlık becerileri daha çok ona geçtini fark ettiğinde yurtdışında bir sürü kurslara gittiği için bu işte kendine rakip tanımıyordu. Arina saçlarını ikiye ayırıp arkadan toplamayı tercih etmişti.
Yatağın üzerine bırakılan beyaz elbiseyi görünce tüm taşlar tek tek yerine oturdu. Laf arasında alakasız düğün, gelinlik, organizasyonla ilgili sorulan sorular, buraya geldikten sonra görüntülü konuştuklarında verdiği evlilik teklifine evet dedim haberinden sonra daha fazla konuşur olmalarını şimdi anlıyordu.
Beyaz mini, tek omuzlu elbiseye göz attı. Omuzundaki detay tam hayalindeki gibiydi. Omuzundan uzanan kısmını elbiseyi giyinince beline bağlayacaktı. Eskiden sıkıldığı zamanlarda elbise modelleri çizer daha sonra kızlara gösterirdi. Ama birgün kendinin giyeceği bir elbise hayal etmemişti. "Sen çok yardımsever birisin. Ne kadar mütevazı hayat yaşasan bile bazı markaları ne kadar çok beğendiğini ve alış veriş yaptığını Kerem bile fark etmiş." Güneş'in söylediklerine gözlerini devirdi. "İşte Kerem de bu elbise taa yurtdışında senin için özel olarak tasarlatmış ve getirtmiş."
Uzun yerlerde sürünecek bir duvak ve kırmızı Manola Blahniklere baktı. Bu adam onun yanından ayrılmadan bu kadar işi nasıl halletmişti büyük bir muammaydı.
Liya yurtdışında olduğu için görüntülü arayıp hazırlıkları izlerken "Niye bu kadar acelecisiniz? Yoksa hamile misin?" diye sorunca Arina'dan önce Gül ve Güneş baygınlık geçirecek gibi oldular.
"Hayır bizim aramızda o şekilde bir birliktelik olmadı." diye mırıldandı. Bunun Arina için tek sebebi vardı. Zaten insanlara karşı güven problemi olan biriydi. Kerem ile bu sorunları aşsa bile eğer ilişkisi biterse anne babası ayrı bir çocuk doğurma ihtimali ile geçen bir sevgililik istemiyordu. Korunma yöntemlerine bile başvurmak istemiyordu.
Kerem onun isteklerine saygı ile yanaştığı için bugüne kadar o konuda sorun yaşamamışlardı. Ve hâlâ çocuk sahibi olma fikrinde bir milim bile mesafe kat etmemişti ve aynı şeyi savunuyordu.
Arina bezgin bir ifade ile "Ee ama haklı niye kızıyorsunuz. Kerem neden bu kadar aceleci ben bile durup düşününce bazen anlayamıyorum." diye çığlığı basacaktı az kalsın.
Gül elindeki fırçayı Arina'ya fırlatmamak için kendini zor tutuyordu. "Hâlâ soruyor ya?! Bir de erkeklere sığ diyorsun. Sen nesin peki? O seni yalnız bırakmak istemiyor."
Arina omuz silkip "Sevgiliyken bu mümkün değil mi? Zaten benim evimden çıktığı yoktu. Eşyalarının yarısı benim evimdeydi. Bazı günler dışında genelde benim evimde uyurdu. " diye çıkıştı.
"Sevgiliyken bir sınırı var demek ki. Meselâ canın isteğinde çekip gidebiliyorsun. Ama evliyken en azından sizin bu serbestliğinizi kısıtlayan belgeniz oluyor."
Arina'nın gözleri gittikçe büyüyüp yuvalarından fırlayacakmış gibi olurken "Nasıl bir kısıtlama söz konusu ki?" diye sordu. Arina ve Gül'ün felaket senaryosunun ilk on sayfasını dolduracak hezeyanlarına Güneş ve kameradan Liya tahammül edemezdi. Liya sessizliğe gömülürken Güneş ortaya atıldı. "Arinacığım, birazdan nikahın var. Bunları düşünmesen mi? Evet dediğine göre sen de istiyorsun demek ki. Şimdi git o elbiseyi giyin ve yanımıza dön."
"Keşke ben de orada olsaydım."
"Ne zaman dönüyorsun kuzen?" Gül Güneş ve Arina'yı takmayıp tüm dikkatini Liya'ya verdi.
Güneş'in tavsiyesi daha akıllı bir fikir gibi geldiği için sessizce elbiseyi alıp diğer odaya geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün yalnızlığı (GY)
General Fiction"Benim için bulutların arkası gökyüzüne emanet ettiğim birisinin mutlu olduğu yerdir. Gökyüzü ise.. Gökyüzü ise hep umutlarımın kırıldığı yer oldu. Çünkü elimi uzattığımda annem tutsun beni de çekip kendi yanına alsın isterdim. Ama hiç bir zaman uza...