"Uyansana uykucu!" Perdeler sonuna kadar açılınca kış güneşinin ışınları gözlerine isabet etti. Üzerindeki örtüyü kafasına kadar çekmeye yeltenince adeta doğaüstü bir güç ona engel oldu.
"Kuzen.." Gül'ün ona kedi miyovlamasına benzer bir sesle seslenince sıkıntılı bir şekilde iç geçirdi. Bir kaç saniye belki vazgeçip gider umudu ile sesini çıkarmadı. Ama söz konusu Gül ise en katı inatçılar bile onun önünde şapka çıkarırlardı.
"Gül lütfen. Bak tüm gece boyunca uyuyamadım. Sabaha karşı ilaç aldım. Kafam kazan gibi. Lütfen başka bir zaman."
"Daha iyi uyuya bilmen için yoga diye bir buluş var. Hemen ilaçlara sarılman akıllı işi değil. Ayrıca zamanımız yok."
"Niye?" Örtüyü son bir gayretle Gül'ün elinden kurtarmaya çalıştı.
"Çünkü annem ve bir kaç arkadaşı kimsesiz çocuklar için bir kampanya başlattılar. Bizim de onlara yardım etmemiz gerekiyor. Çocuklar için alış veriş yapacağız."
Arina'nın kalbine giden yol kimsesiz çocuklara yapılan her türlü yardımdan geçiyordu. Bu fırsatı Gül ve Güneş asla kaçırmayacaktı. Sonuçta kuzenler en büyük sırlara, zaaflara vakıf olan kişilerdi.
"Ayrıca sana bir süperötesi psikiyatrist buldum. Şu ıvır zıvırlardan kurtulman gerekiyor artık."
Ivır zıvır dediği şeyler türlü türlü uyku ilaçları ve antidepresanlardı.
Arina sonunda pes edip ayaklandı. Düzeni seven biri olduğu için ilk iş yatağını topladı ve örtüyü katladıktan sonra kanapenin bir kenarına bıraktı. "Dostcanlısı bir psikiyatrist daha mı?" Dedi gözlerini devirerek. At kuyruğu topladığı saçları, şişmiş hatta morarmış gözaltları ve pijamaları ile tam rezalet bir görüntüye sahip olduğunun farkındaydı. Günlerini aynı pijamayla kanapede yatarak geçirmişti. Dizine kadar gelen pijamasını düzeltip mutfağa doğru yürüdü. "Kahve?"
"Olur."
Kahve makinesini çalıştırıp, dün gece mutfak sehpasının üzerinde bıraktığı tabletini aldı. Son bir haftadır yaptığı gibi haber sitelerini tek tek aradı. Ve sonunda beklediği haberi okuyunca rahat bir nefes verdi.
24 yıl sonra ünlü iş adamı Tahsin İnanoğlu cinayetinin ardındaki tüm sis perdesi kalktı. Katillerin hepsi adalete teslim edildi. Aynı zamanda Kerem Kaya'ya yapılan silahlı saldırını gerçekleştirenler savcılıktan direk cezaevine sevk edildi.
Tableti aldığı yere bırakıp, kahvelerle birlikte salona döndü.
Gül'e kahvesini uzatırken duyduğu soruyla yüz ifadesinin değişmemesine dikkat etti. "Kerem ile konuştunuz mu?"
"Konuşmalı mıyız? Ayrıldık biz."
"İyi bok yediniz."
"Doğru konuş!" Dedi sabırsızca.
"Bırak bu medeniyim ben tavırlarını. Resmen geberiyorsun. Bu kaçıncı kavganız? Sen adam öldü düşüncesi ile deliren kadınsın. Ne çabuk gözden çıkardın onu. Pişman olmak için illa birinizin ölmesi mi gerekiyor?"
Kahvesini sesli bir şekilde cam sehpanın üzerine bıraktı. "Yeter!!! Konuşmak istemiyorum. Eğer onu affedersem o öldü diye delirdiğim günlere yazık. Oysa sadece bir kez arasaydı.." uğradığı hayalkırıklığını kelimelerle anlatması imkansızdı. Ama alışacaktı. Göğüs kafesinin tam ortasındaki sızıyı gerekirse hayatının bir parçası olarak kabullenecekti.
"Ben neden öyle yaptığını biliyorum. Ama sana anlatmak fikrim yok. Git kendine sor. Sonra da pişmanlıktan geber. Hadi şimdi kalk hazırlan, gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün yalnızlığı (GY)
General Fiction"Benim için bulutların arkası gökyüzüne emanet ettiğim birisinin mutlu olduğu yerdir. Gökyüzü ise.. Gökyüzü ise hep umutlarımın kırıldığı yer oldu. Çünkü elimi uzattığımda annem tutsun beni de çekip kendi yanına alsın isterdim. Ama hiç bir zaman uza...