(Mar 27, 2019)
Kimse bu zamana kadar ona bu denli bir adım atmamıştı. Ona değil onu kendisi yapan geçmişine dahil olmamıştı. Başkaları için ne kadar da küçük kala bilirdi Kerem'in yaptığı ama Arina için bunun anlamı farklı boyutlardaydı.
İçinde büyük bir minnet oluştu. Gördüğü anda boynuna atlayıp, hıçkıra hıçkıra ağlamak isteği onun yapısına aykırıydı. Hatta Kerem'in hâlâ hayatında olup her gün biraz daha derinlerine işlemesine engel olamadığının farkındaydı. Çünkü Kerem istikrarlıydı. Arina'nın yaralarının farkındaydı. Nasıl biri olduğunu ilk görüşünde anlamıştı.
Kerem onu yok etmeyecekti onu baştan yenileyecekti. Umutsuzluklarının keskin, yaralayan taraflarını yontuyordu. Umut ekiyordu her tarafına. Gül diyordu tüm gözyaşlarına inat. Dans et evin en kuytu köşesine yığılıp dizlerini kendine çeken, sessiz hıçkırıklara boğulan geçmişinin hatrına. Unutma seni sen yapan geçmişinse eğer bugünün umutları geleceğinin mutlu anlarına neden olsun. Sev hatta kırıl. Bil ki aşk insanın midesine nasıl kelebekleri sığdırır, yumruk kadar olan kalbin nasıl dünyalara sığmayacak duygulara ev sahipliği eder.
Bir çift göz seni çeker karanlıktan alır. Sana çiçekleri dalında sevdirir, kuş seslerini ormanda, çocukların kahkahalarını bir yaz akşamı denizin sahilinde dalgaların sesiyle ahenkte.
Ah be adam benim kalbim hâlâ hoyrat hâlâ acemi ve korkak..
Not defterini kapatıp yeniden küçük sandığına bıraktı. Annesinin ona yazdığı mektuplar sataştı gözüne. Henüz arasında okumadıkları vardı. Tüketmekten ve annesinin ona yazdıklarının tükenmesinden korkuyordu. Onun anılarını hep taze ve canlı tutmak istiyordu. Her okuduğunda yeni bir şey duymak istiyordu. Yeniden başını kaldırıp duvardaki resimlere baktı.
Annesinin mektubunda yazdığı defalarca okuyup her kelimesini ezberlediği itirafları geldi aklına..
Kızım..bebeğim. Anneler için çocukları hep bebek gibi kalıyor, hep korunmaya muhtaç hep sevgiye aç. Çok düşlemiştim eskiden sana bakınca bir gün büyüdüğünü görmeyi, sen kaç yaşında olursan ol sen hala benim minik bebeğimsin demeyi.. ama olmuyor yavrucum.. bir kaç kez baygınlık geçirdim. En sonunda doktora gittim. Ve bir kağıt parçası bıraktı önüme. Beynimin içinde bir şiş. Her an patlayacak bir bomba gibi. Eğer oradan alınmazsa her an öle bilirim. Ama alınsa bile yaşayacağımı düşünmüyorum. Ben hissediyorum güzel kızım. Yolun sonuna geldim. Sana sonuna kadar elini bırakmayacağıma dair sözler verdim. En baştan. Kucağıma seni verdikleri, kokunu içime çektikleri ilk andan itibaren. Tam 1 haftadır senin için mektuplar yazıyorum. Boşlukları ne kadar doldurur bilmem ama kaybolduğun yollara girdiğinde pusulan olmayı çok isterdim. Ama bir gün seni bıraktığım yalnızlık yok olacak. Eline minik bir el dokunduğunda. Sen anne olduğunda tüm acıların bitecek. Senin gibi bir kızın olmasını çok istiyorum. Yalnızlığını aşkla ve evlatla tamamla bebeğim. Belki o zaman babanla benim savaşlarımı anlarsın.
Kapı çalınca silkelendi. Ayağa kalkıp ıslak yanaklarını sildi. Mehmet'in geleceğini bildiği için kapıyı kimin çala bileceğine dair fikirler üretmedi kendisi için.
Kapıyı açıp donuk bir ifadeyle Mehmet'e baktı. Tek kelime etmek fikri yoktu.
Sitemkar bir ses tonuyla "Hoş geldin demeyecek misin?" diye sordu.
Arina ise cevap vermek yerine içeri geçmesi için geri çekildi. Kapı önünde konuşacak kadar dirayetli hiss etmiyordu. Ve en esası Mehmet bunu hak etmiyordu. Tüm dargınlığına rağmen hâlâ onun için çok değerlilerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzünün yalnızlığı (GY)
Ficção Geral"Benim için bulutların arkası gökyüzüne emanet ettiğim birisinin mutlu olduğu yerdir. Gökyüzü ise.. Gökyüzü ise hep umutlarımın kırıldığı yer oldu. Çünkü elimi uzattığımda annem tutsun beni de çekip kendi yanına alsın isterdim. Ama hiç bir zaman uza...