Ertesi gün kalktığımda saat 11.10 du
Uykumu almış bir şekilde yatagimda dogrulup kollarımi geri açarak rahatladım...
Dünkü yorgunluğumdan eser yoktu.Yatağın demirinden tutup aşağı egildim Ye Eun yoktu,herhalde derse gitmiş dedim...
Odada kimsenin olmadigini görünce
"Bugün Güzel Olacak" diye neşeyle bağırdım sonra hemen demir basamaklardan aşağı indim ve güzel bir duş için banyoya girdim.
Çıkınca da açık mavi orta boylu pileli etegimi ve beyaz bluzumu giyip üstüne de lacivert hırkamı geçirdim.Saçlarımın hepsini boynumun sağ tarafına attım ve pudra pembesi çantamı alıp kapıyı çekip çıktım...Evet bugün güzel bir gün olmalı diye düşündüm ve aklıma purple coffee geldi...
Bana en büyük mutluluk veren şey Bir parça çikolata ve kahve ikilisidir...Biraz yürüdükten sonra etrafa bakinarak buldum orayı akşam geldiğimiz icin bulmam biraz zor oldu...Neyse girdim içeri ve sipariş verdim gecenki oturduğumuz yer boştu, geçip oturdum...Kahvemi içtikten sonra fakülteye gitmek için çıktım.
Okulun kapısının önündeydim.Ama derse daha bir saat vardı...Ne yapsam diye düşünürken aklıma kütüphaneye gitmek geldi.Güzel romanlarla dolu bir yeri kim sevmezdi ki...Hemen asansöre binip 3. kata bastım.Kütüphanede çok kişi yoktu.Romanların olduğu bölümde
" Umutsuz Aşıklar Sokağı" adlı kitabı görünce hemen çekip aldım.Daha önce türkçesini okumuştum ama yabancı roman olunca koreceye de çevirmişler.Bu kitaba bayılıyordum.Kaç kere okusam da bikmam.Bi masa bulup oturdum ve okumaya başladım.Masalar iki kişilikti.Bi anda karşımdaki sandalyenin çekildiğini gördüm gözlerimi kocaman açtım,şaşırmisdım ve kafamı yavaşça kaldırdım...Hafızamı Biraz zorlayinca bu çocuğu Kwang Min'in yanında gördüğümü hatırladım.Evet görmüştüm hem de kafeteryada Kwang Min'in omzuna elini atmış bi şekilde gülerken...Kwang Min'in arkadaşıydı.
Tamam kim sorusunu cevaplamistim ama şimdi de neden???
Ayrıca çocuk bana bakıp sırıtıyordu.
Benden izin almadan karşıma geçip oturmuştu.Hiç birşey söylemeyip okumaya devam ettim.
Çocuk genzini temizledi ,belki kafamı kaldırıp ona bakarım diye.Ama inat etmiştim bi kere.Put gibiydim.Ciddi ve umursamaz...
Sonra "Kafanızı kaldirmayip bana bakmasaniz da ben sizi tanıyorum"
dedi. Evet o da beni görmüştü kafeteryada Kwang Min'in oturduğu masadaydim çünkü, normal dedim içimden...
"Kendimi tanitayim, ben tıp 3'ten Choi Myung Jun" dedi hala gülüyordu.Ben de hala kitap okuyordum daha doğrusu okumaya çalışıyordum,iyice sinirlenmiştim.
"Siz de tıp 1'de yeni gelen Türk öğrencisiniz Adınız Melike ve ilk gün derse geç kaldınız,sizi merdivenlerde ağlarken görmüştüm" deyince başımı yavaşça kaldırdım...Gözlerimdeki sinir ve şaşkınlığı ona yönelttim.Anlamayacak kadar salak değildi herhalde. "Bunları size neden anlattığımı merak ediyorsunuz değil mi ?" dedi ve gülerek başını eğdi...Bu ne küstahlık dedim içimden.
O siyah gözlerini gözlerime dikti.Samimi baksada yaptığı terbiyesizlikti.Sonra kendi sorusunu cevapladı ve
"Hakkınızda bu kadar şey biliyorum ve daha çok şey öğrenmek isterim çünkü....Ben size ilk geldiğiniz günden beri ilgi duyuyorum " dedi...Eğer şimdiye kadar Şaşkınlıktan ölen olmamışsa ben oracıkta ilk olmaya hazırdım...Kendimi zorla toparlayarak hışımla ayağa kalktım.Sandalyenin çıkardığı ses,herkesin bana bakmasına sebep olmuştu.Kendisini ilk defa gördüğüm Myung Jun'un yüzüne dik dik bakarak,çantamı aldım ve çıktım...Hemen sınıfa çıkmak için asansöre kostum...
Geçen 4 ders boyunca bir kelime bile anlamadım dersten.Bu da neydi şimdi şaka falan mı ?? Izin almadan hayatıma girip aklımı karıştırmaya ne hakkı vardı ki ??? Gözlerimden ateş fışkırıyordu resmen,hem şaşkın ,hem sinirli gözlerimden...
Ders çoktan bitmişti eğer Ye Eun önümde durup el sallamasaydi geceyi orda geçirebilirdim.
Ye Eun "Ne bu dalgınlık aşık mı oldun" deyince kafamı sallayıp telaşla "Hayır, hayır, olamaz ,olamaz" dedim gözlerim başka bir noktaya odaklanmıştı... Bu kelimeye gıcık oluyordum artık.
Ben böyle karşılık verince Ye Eun korkmuştu "Sadace şaka yapmıştım, hadi artık gidelim" dedi.Koluma girdi.Okulun kapısına kadar zor yürümüştüm zaten...Bi anda gözlerim kapandı ve yere yığıldım.
Ye Eun'ın çığlıklarını duyabiliyordum.Alnıma elini koydu ve "Sen yanıyorsun" dedi. Birini arıyordu telefonla.Sonra Kwang Min'in sesi doldu kulaklarıma ve gerisini hatırlamıyorum....
Hani bugün güzel olacaktı?
Yine yanılmıştım...Kabuslarim bitmemişti hala...Sabahki enerjimden eser yoktu,Pilim bitmişti adeta.Kendime gelmek de istemiyordum açıkçası...
Sadece uzun bir süre rüya görmek
istiyordum ve O rüyada Kwang Min'in elimi tutmasını....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Bazen Sadece Kader ~
Lãng mạnBazen aklımızın dahi eremeyecegi şeyler gelir başımıza.... Bazen sadece Hayalden ibarettir Dünya ... Ama sonuç değildir önemli olan O an Hayallerdir bizi mutlu eden Ve Hayallerimize can veren umutlar ... Bir karışıklık sonucu üniversite sınavına...