Ben tüm umudumu kaybetmiş bir şekilde bankta otururken.Birinin omzuma dokunduğunu hissettim.Başımı kaldırınca Ye Eun'ı gördüm.şuanda ona her zamankinden daha çok ihtiyacım vardı.Bu yüzden yanıma oturur oturmaz ona sarıldım.Başımı omzuna koydum.Sadece hıçkırıyordum.
"Ağla kuzum..Ağla ve rahatla.Sonra da bana herşeyi anlat." dedi.
Yaklaşık 15 dk boyunca omzunda ağladım.Omzunun tahminimden daha fazla ıslandığını fark edince geri çekildim.
"Özür dilerim ve teşekkür ederim" dedim.
Gülümsedi.
"Anlatmak ister misin???" dedi bir anne şefkatiyle.Kafamı salladım ve anlatmaya başladım.Tek tek hepsini ve Kwang Min'i Myung Jun'a karşı savunurken onun beni yanlış anladığını.
"Merak etme,o en kısa zamanda gerçeği anlayıp sana geri dönecektir."
"Orda bizden başka kimse yoktu ki ! Gerçeği kim ona anlatacak??"
"Tek yapman gereken anlatmak...Eğer sana güveniyorsa gerçekten aşık demektir.Ve Eğer sana aşıksa söylediklerine harfiyen inanır."
Haklıydı.Tek yapmam gereken anlatmaktı.Benim için güven herşeyden önemliydi.Bana inanıp inanmaması aşkını gösterirdi.Bu bi nevi sınavdı.Ikimiz icin de...
Ertesi gün uyandığımda çok halsizdim.Sanki üstümde bir ton yük vardı.Ye Eun kitap okuyordu.Bu saatte kitap okumak mı!! asla!! diye düşündüm.Saat 10.30 du.
"Artık kahvaltıya inelim mi??" dedi Ye Eun. Evet anlamında bir inilti çıkardım ve battaniyeyi ayaklarimla ittim.Bir müddet kedi gibi yatakta oyalandıktan sonra lavaboya gidip elimi yüzümü yikadim.Aynaya bakınca kaplumbağaya benzedigimi fark ettim.Gözlerimin altı şişmişti ve saçlarım darma dumandı.
Resmen görüntü kirliliğiyim...Ye Eun bana nasıl dayanıyor. diye düşündüm.Neyse...
Üstüme rahat,kapşonlu bordo eşofmanımı giydim.Kahvaltıya indiğimizde gözlerim Kwang Min'i arasa da yoktu.Kesin beni görmemek için benden önce yemiştir...
Resmen vücuduma umutsuzluk depoluyordum.Önümdeki mükemmel kahvaltı bile beni tatmin etmiyordu.
"Inanmıyorum kahvaltını bile bitirmedin.Şuandan itibaren Gerçekten korkmaya başlıyorum." dedi Ye Eun
"Ben de bu halime inanmıyorum.Aşk beni ne hallere getirdi.Eskiden tek aşkım yemeklerdi.Ben onları,onlar da beni severdi.Şimdi yüzlerine bile bakmıyorum.Bu yüzden onları aldattığımı hissediyorum." dedim.
Depresyon muydu bu?? Eğer depresyonsa daha önce aç kaldığımda bile böyle hissetmemiştim.Kwang Min bana ilkleri yaşatıyordu. Alışık değildim...
Odamıza çıktık.Içerde kalınca boğuluyor gibi hissediyordum.Kulaklığımı,gitarımı ve telefonumu alıp "Ben sahile gidiyorum." diye haber verdim Ye Eun'a...
Yürürken soğuk ve temiz havayı içime çekiyordum.Bunu huzur bulmak için yapmıyordum.Acaba ciğerlerimi en fazla ne kadar şişirebilirim?? diye düşünüyordum.Ahh kimi kandırıyorum ki ben !!!
Kayalıklara oturup gitarımı elime aldım.Etrafımda kimse olmadığı için şanslıydım.
Şuan bana en çok uyan şarkıyı çalmaya başladım.
Jung Yong Hwa-Because I miss you...
Hiç bu kadar hissederek söylememistim.Rüzgar ve ritimler çok uyumluydu.Çaldıkça rahatlıyordum.Söylemeye devam ederken telefonum titredi.Ye Eun beni arıyordu.Ye Eun beni önemli birşey olmadıkça aramazdı.Genelde mesajlaşırdık.Bu yüzden telaşlandım ve gitarımı yandaki kayaya dayadım.Hemen telefonu açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Bazen Sadece Kader ~
RomanceBazen aklımızın dahi eremeyecegi şeyler gelir başımıza.... Bazen sadece Hayalden ibarettir Dünya ... Ama sonuç değildir önemli olan O an Hayallerdir bizi mutlu eden Ve Hayallerimize can veren umutlar ... Bir karışıklık sonucu üniversite sınavına...