20_Seni Seviyorum

127 12 0
                                    

Sabah Ye Eun'ın şarkı söyleyen karga sesiyle uyandım ve hemen ardından kafama bir yastık yeyince bağdaş kurup oturdum.Gözlerim hala kapalıydı ve dağınık saçlarımı karıştırmaya başladım.Yüzümü buruşturup sarhoş gibi bağırdım.

"Sen ne biçim arkadaşsın bee!!!.Işkence konusunda Çinlilere taş çıkarırsın"

Beni aldırmadan neşeli bir şekilde konuştu.

"Bugün moralimi bozamazsın canım"

"Aaa çok üzüldüm nedenmiş o "

"Çünkü Jeju adasına gidiyoruz hem de bugün"

"Ne işimiz var bu soğukta orda,aralığın ortasındayız...Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz yaa"

"Biz şöminenin önünde kahvelerimizi içerken sen burda,Kwang Min'siz bir şekilde yorganın altında oturursun artık."

"O niyeymiş o ???" dedim kızarak

"Çünkü bizim sınıfın hepsi geliyor,Kwang Min bile"

Hemen demir basamaklardan indim ve Ye Eun'ın önünde durup ellerimi birbirine kavuşturdum ve

"Düşündüm de bu soğukta burda yalnız bir şekilde donup ölmektense,Kwang Min'ın yanında sıcak çikolata içerken ölmeyi tercih ederim" dedim çocukça gülümseyerek

"Tercih edebilirsin ama gelemezsin"

"Sen ne biçim bi arkadaşsın yaa demek bensiz gideceksin... tüüü"

"Eğer 15 dk içinde hazırlanabilirsen yalnız gitmek zorunda kalmam"

dedi.

"15 dk mı ??" dedim gözlerim yerinden fırlarken.

"15 dk sonra otobüs geliyor çabuk ol" dedi.

Hemen Lavaboya koşup elimi yüzümü yıkadim.Sonra eşyalarımı valize tıkıştırırken

"Help meee!!!" diye bağırınca yanıma gelip yardım etti.

Hatta "Sen git üstünü giyin ben bunları ayarlarim" dediğinde sevinçten havalara uçtum."Kurtarıcım 2'sin yemin ediyorum" dedigimde anlamamış bi şekilde bakınca ben de göz kırptım.haklıydım da çünkü elbise konularında akıl hocamdı gerçekten.Bu nedenle Kurtarıcı lakabını en az Kwang Min kadar hak ediyordu.Hakkını yememek lazım...Üstüme mor bir eşofman giydim.Bu eşofmanımı çok seviyordum çünkü...düşündüm de bir nedeni yok galiba.Neyse annemin verdiği mavi taşlı kolyemi de takıp,saçlarımı  açık bıraktım ve beremi taktım.Artık hazırdım.Saate baktığımda iki dk vardı.Zıplayarak Ye Eun'ın yanına gittim.Ellerimi iki yana açıp.

"Hazırım!!! hem de 2 dk erken" dedim.

"Wooow gerçekten mükemmelsin sadece giyinerek 13 dk geçirdin" deyip alay ederek alkışlamaya başladı.

"Uff şimdi seni hiç çekemem." dedim kollarımı birbirine bağlayıp

"Tamam o zaman sen buraya bi kazık çakıp bekle" deyip el salladı ve kendi valizini alıp sırıtarak koşmaya başladı.Benim jeton 12 köşeli olduğundan anlamam biraz zaman alsa da,anladığım anda gözlerim kocaman açıldı ve hemen valizimi alıp odamızı kilitledim.Dışarı çıkıp merdivenlerden inmeye başladım 2'li 3'lü.Tabiki yerlere yapışmayı da ihmal etmedim.O kadar zekiyim ki dışarı çıkıp gökyüzünü gördüğümde ve nefessiz kaldığımda kendime şu soruyu sordum.O kadar katı neden yürüyerek indim.Asansör vardı.Ahh aklıma turşu suyu sıkayım.Korna sesini duyduktan sonra hızla etrafa bakındım ve turşu suyu sıkma işini  sonraya bıraktım.Koşarak en az 50 kişiyi aldigini tahmin ettiğim otobüse gittim.3 tane bu otobüsten vardı.Anlaşılan bayaa kalabalıktı.Otobüse binip boş yer aramaya başladım.Woooow bu kadar da klişe olmaz ki dedim içimden.Neden sizce??çünkü tek boş yer vardı.O daaa...Evet doğru bildiniz sadece Kwang Min'cigimin yanı boştu.Iç sesim kahkahaya atarken onu susturup hemen gülümseyerek Kwang Min'ın yanına gittim.Valizimi alt tarafta yer olmadığı için yanıma almak zorundaydım.Zararı yoktu zaten.Kwang Min'e dönüp

"Günaydın" dedim.

O da gülümseyip

"Günaydın " dedi.Sonra

"Bu gün ayrı bi güzelsin sanki" dedi.

"Bilmem öyle mi??" dedim.

"Evet, Bugün şıklıktan uzaksin ve kendin gibisin tamamen melek gibi"

"Ben melek değilim,olamam da " dedim dürüstce

"Aşk  için kusursuzu sevmek gerekmez zaten.Aşk demek sevdiğini kusurlarına rağmen kusursuz görmektir...Sen benim Melegimsin.Ben de seni kusursuz görüyorum.Çünkü.." deyip tüm çekiciliğiyle gülümsedi.

"Çünkü ne ??" dedim heyecanla.

"Çünkü seni seviyorum" dediğinde bir alkış tufanı koptu.Islıklar falan derken bu kadar kişi bizi mi dinliyo demekten kendimi alamadım.Şaşkın ördek gibi birbirimize baktık Kwang Min'le.Ama çok sevinmiştim.Çünkü resmen ilan etmiştik.Artık herkes biliyordu.Sonra" öp,öp, öp" diye bağırmaya başladılar.Ikimiz de utanmıştik.O kadar ısrar edilince Kwang Min beni yanagımdan öptü.Nasıl kızardı anlatamam.Bu haliyle onu daha çok seviyordum.Sonra tekrar alkışlamaya başladılar ve bir süre sonra herkes önüne döndü.Ee bi zahmet yani...

2 saat sonra uyandığımda başımı  Kwang Min'ın omzunda buldum.Ve otobüste kimse kalmamıştı.Kafamı telaşla kaldırıp Kwang Min'e baktım.O da uyumustu ve bu hali çok...masumdu.Yaklaşıp "Kwang Min" diye seslendim duymadı.Tekrar ve tekrar.Sonunda kulağının tam dibinde adını seslenince yüzünü bir anda bana döndü.Dondum kaldım.Burunlarımız birbirine degiyordu.Yutkundum ve "Geldik" diye fısıldadim.O da şaşkındı ama daha çok..bu durumdan memnun gibiydi.Gülümsedi ve burnumun ucuna bir öpücük kondurdu.Sonra da "Gidebiliriz" dedi.Hemen Yerimden kalkıp Valizimi aldım.Kendimden büyük valizi aşağı indirmeye çalışırken Kwang Min arkamdan gelip valizi elimden aldı ve tüm kaslarını sergileyerek tek eliyle valizi aşağı indirdi.Ben hala bu gün otobüste yaşadıklarımın şokunu atamamış düşünüyorken Kwang Min seslendi.

"Gelmiyor musun!?"

"Ge-geliyorum" deyip pata küte aşağı indim.

"Bizimkiler  oteldedir" dedi Kwang Min kafamı salladım ve etrafa bakindim.Tek kelimeyle müthişti.Mavi ve beyaz gerçekten mükemmeldi.Kiraz ağaçları beyaz çiçeklerini dökerken.Okyanus da dalgalarıyla coşuyordu.Kalın giyindigim için soğuğu hissetmiyordum.Sadece rüzgarın ve soğuğun burnumu kızarttignı hissediyordum.Kafamdaki krem rengi bere sayesinde kulaklarım da üşümüyordu...Bekle beni geliyorum Jeju...

~ Bazen Sadece Kader ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin