5 sene 11 ay 9 gün önce...
17-Nisan-2009
Henüz lise ikinci sınıftaydı. Ders bitimi arkadaşları ile birlikte okuldan çıkmış, eve doğru yürüyorlardı. Kırtasiyeye uğramak için arkadaşlarından ayrıldığında başına geleceklerden habersizdi. Alış verişini yapıp dışarı çıktığında eve geç kalmamak için girdiği kestirme sokağın içinde arabadan inen genç bir delikanlı kendisine adres sormak için yaklaştığında niyetinin kötü olabileceğini hiç ama hiç düşünmemişti. Eline tutuşturulan kâğıdı okurken, dikkati burnuna dayatılan mendili fark edememiş, o güne dair hatırladığı son şey, 'o' koku olmuştu. Gözlerini açtığında ise ahşap, eskice bir köy evinde bulmuştu kendisini. Nerede olduğunu, buraya nasıl geldiğini, neden bayıldığını ve bunun gibi onlarca soru birden zihnine hücum etti. Fakat yattığı yerden kıpırdayacak gücü yoktu. Dumanlı bir hayalin içinde dolanıyordu. Gözlerini yeniden kapaması çok uzun sürmedi. Tatlı bir yorgunluk genç kızı kucağındaki salıntısında hemencecik ikna etmişti. Yeniden gözlerini açtığında ilk sersemliği uzun sürmemiş, zihnindeki o sis bulutu dağılmış, görüntüsü netleşmiş, cevap bekleyen soruları hızla geri gelmişti.
Etrafında kimseler yoktu. Yattığı divandan doğrulmaya çalıştı. Karşısındaki pencereden dışarıya uzattı bakışlarını. Karanlıktı. Demek gece olmuştu. Acaba saat kaçtı? Kim bilir, eve gitmediğini anlayan ailesi ne perişan durumdaydı? Üzerindeki eski battaniyeyi iteledi. Ayaklarını divandan aşağı saldı. Yanı başındaki taş ocakta ateş vardı. Yanıyordu. 'Bu ayda ne şöminesi?' diye düşünürken odanın çok da sıcak olmadığını fark etti. Korkarak doğruldu. Ses çıkarmamaya çalışarak ağır ağır odanın sonundaki kapalı olan kapıya yanaşmaya başladı. Kulağını dayadığı kapının ardından hiç ses gelmiyordu. Açsa mıydı? Bakışları büyükçe demir sürgüyü anlamaya çalışırken bir müddet bekledi. Yavaşça elini kaldırdı ve göründüğü kadar ağır olan bu sürgünün üzerinde bekledi. Kapının ardında ne olduğunu bilmiyordu. Onu buraya ne için getirdiklerini ve bunu yapanın kimler olduğunu da bilmiyordu. Korkuyordu. Buradan kimseye görünmeden kaçabilir miydi? Dışarıda kaç kişi vardı? Hafızasını zorlamaya çalıştı. Buraya gelene kadar neler yaşamıştı? Kafasını iki yana salladı. Tek hatırladığı kokladığı o keskin kokuydu.
Döndü. Kapının karşı sol çaprazındaki pencerelerden ilkine yaklaştı. Görünmemeye çalışarak kenarından dışarı baktı. Kimseyi göremediği gibi hiçbir şey de görememişti. Zifiri bir karanlık ortalığı kaplamıştı. Tekrar parmak uçlarında kapıya doğru yürüdü. Dışarıda olabilecek sesleri dinlemeye çalıştı. Hiçbir şey duymuyordu. Bütün bildiği duaları okumaya başladı ve tüm cesaretini toplayarak sürgüyü yavaşça açmayı denedi. Açılmadı. Çıkan sürtünme sesi korkunun sessizliğinde ince bir çığlık gibi yankılandı. Durdu. Hiçbir hareket olmayınca yeniden denedi. Yine olmadı. Sürgünün altındaki kocaman anahtar deliğinin boşuna olmadığını ancak anladı. Bu kapı üzerine kilitlenmişti.
Kapıyı nasıl açabileceğini düşünürken arkasından gelen sesle olduğu yerde zıpladı.
"Bu kadar zahmete girdikten sonra kapıyı açık bırakacağımı mı sandın?"
Elindeki çaydanlığı ocağın önündeki ızgaranın üzerine koyup genç kıza baktı. Divanın dip tarafındaki kapıyı neden fark etmemişti? İçeriden hiç seste gelmemişti. Tehlikenin kapının dışında olduğunu düşünürken yanı başında bitmesinin şokunu nefessiz kalarak yaşadı. Kendisine bakan bu delikanlı adres soran delikanlının ta kendisiydi. Korku ve öfkenin karışımıyla kendine geldi ve karşısındaki bu delikanlıya olanca kuvvetiyle bağırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKDE (Raflarda)
RomanceBu adamın, ikisini de mahvedecek olan bu intikam planını anlamaya çalışarak; "Nasıl bir sebep; seni sevmeyen ve sevmeyecek olan bir eşe bağlayacak kadar seçeneksiz olabilir ki?" "Benim derdim ne sevmek ne de sevilmek?" "Ya, bu benim derdimse?" Genç...