10. Bölüm

176 7 0
                                    

                                                       5 sene 11 ay 15 gün önce...

Üzerindeki ıslaklardan kurtulmuş ve temizlenmiş olarak odaya geldiğinde bakışlarındaki öfke biraz gevşemişti. O banyodayken sucukları kızartıp yumurtaları kırmış olan genç kız ekmek sepeti ile sofraya geldi. Delikanlı hiç konuşmadan hazır sofradaki bardakları çay doldurdu ve oturdu. Yemeklerini sessizce yerlerken genç kız merak etse de hiç soru sormadı. Karadeniz erkeğini biliyordu. Siniri geçince kendi konuşmaya başlardı. O zamana kadar ona ilişmek akıl kârı değildi. Babası Trabzonlu olmasa da senelerdir buranın suyunu içiyordu ve bu yüzden genç kız ne soru soruyor, ne de konuşuordu. Düşündüğü gibi de oldu ve delikanlı yemeğini yemenin ve sıcak çayını içmenin rahatlığında anlatmaya başladı.

" Dün geceki fırtınada ağaç devrilmiş, yolu kapamış."

Dün geceki fırtınada başlarındaki ev tepelerine yıkılmadığı için şükretmeleri gerekirken yolu kapayan ağaç için üzülemezdi. Dudaklarına yayılan gülümsemeyi tutmak için dudağının kenarını sırdı. Bunu fark eden delikanlı kaşlarını çatarak;

" Bunun neresi komik?" Diye sordu.

" Komik olan sensin! Dün gece ev başımıza yıkılacaktı, ağaç ne ki?"

Genç kızın o korkak hali aklına gelen delikanlıda bu sefer gülümsedi. Zeynep:

" Ne?!"

" Hiç!"

" Güldüğünü gördüm!"

" Dün geceki cesaretin aklıma geldi de."

Ne korkunç bir geceydi. O nasıl gök gürlemesi ve nasıl şimşek ışıklarıydı? Dehşet gece hâlâ üzerinde etkisini gösteriyordu. Ürkek bakışlarla;

" Bu gece de olur mu?" Diye sordu.

Tebessümü dudağında ciddileşen delikanlı;

" Sanmam!" Dedi.

Kahvaltılarını bitirmiş, sofrayı beraberce toplamış, kendilerine ait divanlarda oturmuş ara ara yağan yağmurun tane tane düşüşünü seyrediyorlardı. Aslında baktıkları yer aynı gördükleri şey bambaşkaydı. Her ikisi de kendi dünyalarına dalmış, iki ayrı âlem olmuştu.

Bir ara delikanlı kalktı ocağa yeni odun attı. Biraz sonra yetmedi bir daha attı. İyice ısınan odada genç kız bunalmış üzerindeki hırkayı çıkarmıştı. Bunu gören delikanlı odanın soğuk olmadığını kendisinin üşüdüğünü anlayınca battaniyesine sarındı. Bu kadar sıcakta zaman geçtikçe ısınacağına daha da çok üşüyen delikanlıya endişeyle bakan genç kız;

" Isınamadın mı hâlâ?" Diye sordu.

Dişleri takırdayarak bir battaniye daha örtünen delikanlının yanına gelen Zeynep gözleri kapalı olan bu gencin alnına dokununca bu üşümenin sebebini anladı. Yanıyordu. Sıcaktan kızaran çehresi ateşinin yüksek olduğunu gösteriyordu. Hakan'da çok ateşlendiği için ne yapılması gerektiğini bilen genç kız;

" Ateşin çıkmış! Bu kadar örtünmemelisin!" Diyerek delikanlının üzerini açmaya çalıştı.

" Sakın!" Diye battaniyenin ucuna asılan sıtma nöbetindeki bu delikanlı Zeynep'in müdahalesine izin vermedi.

Biliyordu genç kız. Kardeşi de sık sık bu nöbetleri geçirirdi. Hatta annesinin yeterli olmadığı durumlarda eniştesi Hakan'ı hastaneye yetiştirirdi. Hemen mutfağa gitti. Musluklardan akan sular buz gibi olduğu için suya buz atmadı. Dolapları aradı ve bir şişenin dibinde azıcık sirke buldu. Yeterliydi. Suya boşalttı. Mutfakla banyonun ortasındaki holde bulunan dolaba gitti. Başkalarının eşyalarını karıştırmak hoş değilse de mecburdu. İçinde bir yemeni buldu. Temizdi. Silkeledi. Kokladığı naftalin kokusunu yüzünü buruşturarak öteledi. Nasılsa bu kokuyu sirkenin kokusundan dolayı almayacaktı. Hazırladığı tasın içine sokup delikanlının yanına, çektiği sandalyeye oturdu. Üzerine eğilerek battaniyesini açmak için sebeplerini anlattı.

UKDE (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin