14. Bölüm

124 8 0
                                    


1-Nisan-2015

Akşam olmak üzereydi, Orhan eve yaklaşıyordu. Gün boyu genç kızın ne yaptığını merak etse de sabretmiş, defalarca uzaktan gözetlediği evin içine girmemişti. Onun göstermelik cesaretinin yalnızlıkla kırılabileceğini, birlikte geçirdikleri 'o' bir haftadan iyi biliyordu. Amacına bu kadar yaklaşmışken bu kızın bu anlamlı mücadelesine yenilmeyecekti. Onu zorlamanın eskisi kadar kolay olmadığını itiraf etmek zorundaydı. Zeynep dediği gibi büyümüş ve daha korkusuz olmuştu. Genç kız bunu ispatlamıştı. Ailesinin bile dayatmasına boyun eğmezken, kendisine çarçabuk teslim olmasını düşünmek saflık olacaktı. Ama bir yolunu bulacaktı. Sonuca bu kadar yaklaşmışken, bu kızın inadından yılacak değildi.

Gerekirse günlerce onu burada yalnız bırakacaktı ve hatta hiç istemese de karanlıktan korktuğunu bildiği halde bu korkusundan da faydalanmaya kadar bu işi götürebilirdi. Götürür müydü? Bunu düşünmeyi sonraya erteledi. Kısık sesle de olsa içinden konuşmaya çalışan merhametine kulaklarını tıkamıştı. Bu kız bu nikâha ya evet diyecekti, ya evet diyecekti.

Cebinden çıkardığı anahtarı kilide yerleştirdi. İçeride onu ne bekliyordu bilmiyordu ama her şeye hazırlıklıydı. ' Ya bismillah'diyerek kapıyı açtı ve adımını içeri atmadan önce kapıyı iyice arkaya kadar itti. Genç kızın gözü dönmüştü. Zeynep kapının ardında elinde bir tava ile bekliyor olabilirdi.

Kapının ardında kimsenin olmadığından emin olduktan sonra içeri girdi. Ardından kapıyı kilitleyip tedbirli adımlarla ilerlemeye başladı. İlk olarak genç kızın kaldığı odaya baktı. Yatak boştu. Mutfağa yöneltti adımlarını. Tam sağa dönmüştü ki ayağına batan bir cisim onu durdurdu. Eğilip aldığında cam parçasını bir şeye benzetemedi. İlerledi ve mutfağın yerinde elindekilerden bir sürü olduğunu görünce genç kızın gün boyu evde boş durmadığını anladı. Muhtemelen raflarda sağlam bir şey kalmamıştı. Gülümsedi. Demek planı başarılı olmuştu. Zeynep istediği gibi çıldırmıştı. Yavaşça oturma bölümüne geçti. Orada da genç adamı farklı bir manzara karşılamadı. Bütün sedirler alt üst olmuş, sehpalar fırlatılmış, her eşya yer değiştirmişti. İyice içeri girdi ve merakla gözleri Zeynep' i aradı.

Onu arayan bakışları genç kızı pencerenin altında, devirdiği sedirin sırtlığında, başını, dizlerine doladığı kollarının arasına gömmüş vaziyette buldu. Oradaydı. Sapasağlamdı ve içindeki öfkesini epeyce boşaltmışa benziyordu. Sesini kullanmadan önce küçük bir öksürükle boğazını temizledi.

" Görünüşe göre epey çalışmışsın, yorgun ve acıkmış olmalısın. Yemek getirdim, hadi yiyelim."

Genç kız başını yerleştirdiği kovuktan çıkarmadı. Bu adamın sesini duyduğuna ve onun geldiğine bu kadar sevineceğine ölmeyi yeğlerdi ama ölmediğine göre bu adamın onu burada yalnız bırakmamış olmasıyla acı bir şekilde huzur buldu. Orhan ona kızmamıştı. Bütün evi talan etmişti ama genç adam hiçbir şey olmamış gibi sakindi. Bu adam bunu da umursamamıştı. 'Acaba umursadığı bir şey var mı'diye düşünmeden edemedi genç kız.

Bugünün bitmeyeceğinden öylesine korkmuştu ki, aklını kaybedeceğini sanmıştı. Çıldırtıcı sessizliğin ve korkunç yalnızlığın içinde saatler geçmek bilmemişti. Pencereyi kırıp kaçmak aklına geldiyse de bu dağ başında dışarıda savunmasız, arabasız ve incinmiş bileğiyle onu ne tür tehlikelerin beklediğini tahmin edince bundan vazgeçti. Hırsını evin içinden almayı düşünmemişti ta ki bunu eyleme dönüştürene dek. Eşyaları kırarken çıkan ses ve öfkeden çıldırdığı zaman ortalığı dağıttığında harcadığı güç, bir nebze çaresizliğine çare, sessizliğine ses olmuştu. Bu adamın dün gece ne demek istediğini şimdi çok iyi anlamıştı. 'görelim' demişti. 'Ne kadar sabredebildiğini görelim.' Onu nasıl yeneceğini çok iyi biliyordu. Onun neye dayanamayacağını, nelere tahammül edemeyeceğini de çok iyi biliyordu. Karşısında ki bu düşman kendisi hakkında belki de kendisinden bile daha çok bilgiye sahipti. Bu genç kızı daha çok korkutuyor, daha çok yenilgiye yaklaştırıyordu.

UKDE (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin