Bu beklemek artık canını acıtmaya başlamıştı. Babasının bu durumu en kolay şekilde öğrenmesinin türlü türlü yollarını kurgulamış, hiç birinde bu durumu hafifletecek bir sebep bulamamıştı. Evlerine gitmeyi bile düşünmüştü. Ailesine evden kaçmasının sebebini, bunun Orhan'la bir ilgisinin olmadığını anlatmayı hayal etti. Onu sakince dinleyebilirler miydi? Ya da dinlediklerinde ne kadar anlayışlı olabilirlerdi? Veya bu anlayışı ne kadar hak edecekti? Attığı o imza bütün af yollarını kapıyordu. Gözleri yine buharlandı. Ama onlar da onu dinlememişlerdi. Tanımadığı ve istemediği birine onu zorla verecek olan onlar değil miydi? Bu konuda haklı durumdayken, iş nasıl böyle tersine dönmüşte haksız duruma düşmüştü? Hepsi Orhan'ın suçuydu! Babası evden kaçmasına belki de çok kızmayacaktı. Birkaç gün sonra geri döndüğünde yaptığı yanlışın belki de farkına varacak, bir daha kızını zorla evlendirmelere kalkışmayacaktı! Ailesine ders vermek istemesini büyük bir bedel ile ödemişti, ava giderken avlanmıştı. Ne babasına, ne annesine, ne de Hakan'a kendisini asla anlatamazdı. Geldiği sonuç, kimsenin affedebileceği bir sonuç değildi. Kendi kendisini affedemezken kimseden hoşgörü bekleyemezdi.
Düşünceleri üst üste sardığı bir yumak olmuştu. Elleriyle yüzünü ovuşturarak yanaklarını avuçlarının içine aldı. Vakit öğleni geçmişti. Hâlâ bir yerden haber gelmemişti.
Genç adam kırdığı telefonun yenisini edinmiş, ayarlarını yaparken Zeynep'in artan gerginliğini görebiliyordu. Oturduğu yerde duramıyor, bacaklarını sallıyor, ellerini yüzüne kapıyor yetmiyor parmaklarını tek tek eğip büküyordu. Belli ki verdiği iç savaşın muharebesindeydi. Nedense bu kıza duyduğu merhameti içinde susturamıyordu. Onun aklını dağıtmak için en kısa yol ona bulaşmaktı. Oda bulaştı.
" İçinden ettiğin küfürleri duyar gibiyim."
Avuçlarının içindeki bakışlarını genç adama kaldırdı.
" Etkisi oluyor mu bari?"
Orhan elindeki telefondan bakışlarını ara ara genç kıza kaldırarak devam etti.
" Pek sayılmaz... Ama sen devam et, belki rahatlarsın."
" Rahatlık!... Sen ve benle bu mümkün değil."
Genç adam kaşlarını çatarak anlamaya çalıştı.
" Hadi beni anladım da sen niye?"
Genç kız her an artan bir pişmanlıkla başını tekrar avuçlarının içine bıraktı. Genç kızın bu seferki hali daha bir başkaydı. Kendisini suçlayan tavrını anlamıyordu. Merakını gidermek için tekrar sordu.
" Kendini neden suçladığını anlamıyorum! Nihayetinde seni ben kaçırdım!"
Mavi bakışlar genç adama döndü. Çizgilerindeki acıyı görmemek için kör olmak gerekirdi.
" Unuttun herhâlde evimden kaçan benim!"
" İyi de seni bir gören olmadığına göre bunu kim bilebilir? Pek âlâ ben bir yolunu bulup zaten seni alacaktım!"
" Gece yarısı evimden zor alırdın!"
" Zor, kolay ama alırdım. Hem seni ben almamış olabilirim ama bunu senden ve benden başka kimse bilmiyor!"
" Biliyor!"
" Nasıl biliyor?"
" Biliyor işte!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKDE (Raflarda)
RomanceBu adamın, ikisini de mahvedecek olan bu intikam planını anlamaya çalışarak; "Nasıl bir sebep; seni sevmeyen ve sevmeyecek olan bir eşe bağlayacak kadar seçeneksiz olabilir ki?" "Benim derdim ne sevmek ne de sevilmek?" "Ya, bu benim derdimse?" Genç...