22. Bölüm

129 8 0
                                    


Cumartesi sabahı erken başlamıştı. Orhan her zaman evi temizleyen kadını aramış, o da sabahın sekizinde kapıda olmuştu. Genç adama düşkünlüğü her halinden belli olan bu kadına sırf bu hayranlığı yüzünden genç kız hiç ısınamamıştı. Beraberce kahvaltı etmişler, Orhan geç kalmam diyerek evden çıkmıştı. Kadın evin düzenini biliyordu. Genç kıza evde neyin nerede olduğunu sormamasına rağmen gelip gösteriyor, evin yeni hanımının gözüne girmeye çalışıyordu.

Genç kız verdiği kararı ilk olarak hâlâ bavulda kalmış eşyalarını dolaba yerleştirerek uygulamaya başlamıştı. Örtülerin altına saklanarak kurtulamadığı gerçekle yüzleşmek zor olsa da daha dinçleştiriciydi. Evde tek dolap olduğu için Orhan'ın dolabını kullanmak zorunda kalmak bu uygulamayı ne kadar zorlaştırdıysa da genç kız vazgeçmedi, genç adamın ceketlerini ve gömleklerini hırsla iterek bir tarafa topladı. Eşyaların temiz olduğunu bilmesine rağmen elini eşofmanına sildi. Ona ait bir şeye dokunmak bile tahammül edilebilir değildi. Sahibine duyduğu nefretle dolu bakışlarını bu eşyalardan aldı. Boşalttığı kısma az olan kendi eşyalarını yerleştirdi. Açık kapaklardan göründüğü gibi sadece aynı dolabı paylaşmıyorlardı. Aynı bu dolap gibi rızasız bu beraberliği yaşamak zorundaydı. Bu resme daha fazla bakmaya dayanamayarak dolabın kapaklarını hemen kapadı. Gözlerini nemlendiren yaşlarına izin vermedi. Hemen hızlıca mutfağa geçti. Son altı senedir olduğu gibi.

Eve kapandığı dönemlerde kitaplar tek arkadaşı ve tek meşgalesiydi. Yemek kitaplarıyla da o zamanlar tanışmış ve uygulamaya da o zamanlar başlamıştı. Ne zaman canı sıkılsa yada sinirlense sığındığı tek limandı mutfak. Kendi kendine yeni keşifler yapmayı, sebzeler ve malzemelerle oynamayı seviyordu. Burası sonsuz özgürlüğünü kullanabildiği tek alandı. Seneler öncesindeki çorba fiyaskosu geldi aklına. Kim bilir belki de bu ilgisini o güne borçluydu. O kötü günlerin tek kazancı şimdiki mutfak becerisi ve elinin edindiği lezzeti olmuştu.

Yabancısı olduğu bu mutfağı keşfetmek genç kız için uzun sürmemişti. Bir yandan sebzelerini soyuyor, bir yandan da ihtiyacı oldukça dolapları açıp kapayarak neyin nerede olduğunu öğreniyordu. SongülHanım'a inat ona hiç bir şey sormuyor, kadının arada bir kapıdan bakınıp gitmesini göz ardı ediyordu. Tanıdık bir şeyle uğraşması genç kızı içindeki boşluğun çukuruna düşmekten kurtarmıştı. Soğanların kavrulurken çıkardığı cızırtı, patlıcanların fırından eve yayılan közlenen kokusu, domatesin avucundaki teslimiyeti... İşte şimdi hayatın bir kenarına tutunmuştu. Sebzeler ona kendisini hatırlatmıştı. Yok olmayı başaramamış olduğunu unutturmuş, sadece bu ânı yaşamasını sağlamıştı. İşi bitip banyoya geçtiğinde yüzündeki tebessüm hâlâ dudaklarındaydı. Aynadaki aksini görünce birden suçluluk duygusu ruhunu işgal etti. Ailesi kim bilir ne haldeydi? Kendisi bir yabancının evinde ve bu yabancının karısı olarak, bu yabancı mutfakta yemek pişirmişti. Bu suratındaki tebessüm en önce kendisine ihanetti. Hemen bu tebessümü, dudaklarından kırmızı, yapışkan bir ruju siler gibi sildi. Artık ona bir sene boyunca gülmek haramdı.

Akşam olmamıştı ki Orhan eve gelmişti. Genç kız mutfaktaki işini bitirmiş, duşunu almış, üzerini değiştirmişti. SongülHanım da evin işini bitirmişti. Genç adamın içeri girdiğini gören kadın ona olan hayranlığına rağmen bu adamdan çekincesinden telaşla toparlanarak hemen çıkmıştı.

Orhan eve girdiğinde aldığı yuva kokusunu ne kadar özlediğini fark ederek odasına yöneldi. Evin temizlenmiş olmasının yanı sıra mutfağında yemek pişmiş ev kokusu genç adamı mest etmişti. Uzun yıllardır bu kokuyu duymaktan mahrumdu. Üzerini değiştirip banyoya geçti. Salona geldiğinde Zeynep'i görmedi. Mutfaktan geçerken de görmemişti. Yine yatağında mıydı yoksa? Koridordan arka odaya geçerken balkondan mutfağa giren genç kızı gördü. Şaşkınlıkla sordu.

UKDE (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin