24. Bölüm

136 8 5
                                    


Aralarında yaşanan gerginlikle ramazan ayına girmişlerdi. Ortalarındaki görünmez sınır, mevcudiyetini koruyordu. Oruçla birlikte yaşam yavaşlamış, alışkanlıklar değişmişti. İftarla sahurun arası o kadar kısa süreliydi ki yatmaya değmiyor, imsak vaktine kadar uyanık kalıyorlardı. Dört gündür bu evin içinde günler aynı sessizlik içinde geçmişti.

Bu sessizliğin içinde genç kızın ailesine duyduğu özlem volta atıyordu. Bunca zaman sonra ailesinin kendisine olan öfkesinin biraz yatışmış olabileceğini düşünerek onları aramak, seslerini duymak istiyordu. Onları o kadar özlemişti ki her an her biri aklında, halleri gözünün önündeydi. Burnunun ucundaki sızı artık yer etmişti. Kaç gecedir bu isteğini yerine getirmek için genç adamı kolladı. Orhan, telefonunu hiçbir zaman ortalıkta bırakmıyor, hep cebinde tutuyor, şarj edeceği zaman da kapatıp öyle fişe takıyordu.

Bu adamın yanında olmadığı bir ânı yoktu. Buna rağmen üç kere telefonu ele geçirmeyi başardıysa da ekranındaki şifre daha fazla ilerlemesine müsaade etmemişti. Telefonunu kullanmanın imkanı olmadığını kabul etti. Ailesine ulaşmanın başka bir yolunu bulmalıydı. AklınaSongülHanımın telefonunu kullanmak geldiğinde, kadının kendisini reddetmesine şaşmadı. Çünkü bunu Orhan kendisinden önce düşünmüş ve tedbirini almıştı.

Bu gece artık sabrı kalmamıştı. Sahuru bekledikleri o dingin vakitte salona, genç adamın yanına gitti. İçeri girdiğinde Orhan elindeki dosyayı inceliyordu. Başını işinden bir an kaldırdıysa da tekrar işine döndü. Zeynep ince triko hırkasına iyice sarınarak genç adamın karşısındaki koltuğa usulca oturdu. Onu kızdırmadan ikna etmenin ilk cümlesini kurmaya çalışıyordu. Bu adama bakmamaya özen gösterirken yanağına düşen saçını kulağının ardına iteledi. Kuruyan dudaklarını yaladı. Düşüncelerinin içinde parmaklarını çıtlatırken, genç adamın dikkatle ona baktığını fark etmedi. Orhan:

" Beni mi özledin?"

Bu alaycı sesin tınısı, genç kızın planladığı gibi sakin kalmasını mümkün kılmadı.

" Ya, ne demezsin!" diye anında parladı.

Orhan, bu öfkenin müptelası olmuştu. Genç kızı daha da sinirlendirmek için gülümseyerek devam etti.

" Karşıma oturmuş, hülyalı hülyalı bana bakarken başka ne düşünmeliyim?"

" Hülyalı, hülyalı?! Hey Allah'ım... Neyse, seninle uğraşamayacağım şimdi!"

" Ooo...Olmayacak bir talep kapıda."

Bu adamın kesin başının tepesinde antenleri vardı. İçinden 'ya sabır'çekerek doğrudan konuya girdi.

" Ailemle konuşmak istiyo..."

" Olmaz."

Daha ağzındaki lafı bitmeden genç adam ret cevabını yapıştırmıştı. Genç kız isyan etti.

" Ne demek olmaz!"

" Olmaz demek, olmaz demek."

" Komik olmaya çalışma. Bana telefonunu ver."

" Espri yapar gibi bir halim mi var?"

" Neden anlamıyorsun? Onları çok özledim diyorum. Annemin sesini duymaya, nasıl olduklarını bilmeye ihtiyacım var."

" Seni anlıyorum ama yine de olmaz."

" Hıh! Anlıyormuş." Gözlerini devirerek nemlenmesine engel olmaya çalıştı. Bu adamla dikleşmenin kendisine bir yararı olmayacağını adı gibi biliyordu. Sesini yumuşatarak tekrar denedi.

UKDE (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin