Vakit hayli geçmişti. Saat akşamın 10:00 u olmak üzereydi. Kalktı, geldiklerinden beri defalarca girdiği odaya yine girdi. Genç kız hâlâ uyanmamıştı. Yaşadıklarından kaçmak için sığındığı yatakta ağlaya ağlaya uyuya kalmıştı. Burada onun hıçkırıklarını dinlemekte genç adamı kahretmişti. Kapının ağzından bakıp bakıp döndüğü genç kızın yanına ancak uykuya daldığı zaman gelebilmişti. Odadaki gece lambasını hava kararmadan yakmıştı. Onun geceleri ışık olmadan uyuyamadığını biliyordu.
Yatağa yaklaştı. Sırtı dönük, sol omzu üzerine yatmıştı. Döndü. Yatağın diğer köşesine geçti. Diğer başucu lambasını da açtı. Uyanmasını istiyordu. Günlerdir doğru düzgün bir şey yememişti. Odaya söylediği yemek gelmek üzereydi. Onun bir şeyler yemesi gerekiyordu. Ama hâlâ uyanmamıştı.
Boş kalan tarafa sessizce uzandı. Ağlamaktan helak olmuştu. Doğaldı. Dün gece yoğun bir gece yaşamıştı keza gün yine öyle yoğun geçmişti. Bu yorgunluk ne beyin, ne beden yorgunluğuydu. Genç kızın yüreği yorgundu. Ona ne yaptığının farkındaydı. Ona yaşattıklarını en ufak detayına kadar biliyordu. Hakkında çıkan söylentileri, ona yapılan manevi baskıyı, arkadaşlarının nankörlüğünü, sahip çıkmaya çalışanların daha çok incittiğini hepsini, hepsini biliyordu. Onu sadece bir haftalık kaçırmamıştı, onun hayatını ondan çalmıştı. Bu meselede en masum bu genç kızdı. Ama onu acıtmadan babasını acıtmak mümkün değildi. İçinde bulunduğu durumu bu kıza ne kadar anlatmaya çalışırsa çalışsın babasını aklayacak bir sebep bulacaktı. Evlattı, tıpkı kendisi gibi evlat. Yastığa dağılmış saçlarına dokunmak istedi. Küçükken sahip olduğu güzelliğin bugünlere neler getireceği o zamanlardan belliydi. Yanılmamıştı. Eğer izin verse ondan çaldıklarını ona misliyle geri vermeye hazırdı. Senelerce deli gibi bunun için çalışmamış mıydı? Onun o rahat koşullu hayatını, yanındayken ona hazırlamak için uğraşmamış mıydı? Uzattığı parmaklarını yumruk yaptı. Amacını şaşmamalıydı. Ona vereceği en küçük merhamet kendi ailesine de ihanetti. Onu hayatında tutacak ama içine katmayacaktı. Reşat Karlıya istediği darbeyi vurduktan sonra tamamen olmasa da onu geri yollayacaktı. Zaten Zeynep'e de bir sene demişti ve sözünü tutmalıydı. İstediği özgürlüktü. O da ona sınırlarını kendi çizdiği özgürlüğünü verecekti. Bir sene demişti, tam bir sene.
Genç kız iç çekince yataktan hızlıca doğruldu. Ne kadar ağladığı kalan hıçkırıklarından belliydi. Odanın kapısı tıklayınca sipariş ettiği yemeği almak için kalktı ve kapıyı kapatarak içeri geçti. Gelen garsona karanlık Karadeniz'i kucağına alan, yere kadar uzanan pencerenin önündeki masayı hazırlattı. İşi biten görevliyi yolladıktan sonra tekrar genç kızın yattığı odaya girdi. Bu kadar uzun süre çektiği açlık ve üzüntüyle hasta olmasından endişe ediyordu. Bu sefer genç kızın yüzü yastığa gömülüydü. Demek ki kapı sesine uyanmıştı. Yanına gitti.
" Zeynep?" Diye seslendi.
Genç kız cevap vermedi. Uyandığını nefes alışlarından anlayabiliyordu. Tekrar seslendi.
" Zeynep?"
" ..............."
" Uyanık olduğunu biliyorum! Yemek söyledim, bir şeyler yemelisin, kalk hadi."
"..............."
Kendisine bilerek cevap vermediğini biliyordu bu sefer omzuna dokunup;
" Hiç akıllanmayacak mısın?" diye genç kızı hafifçe dürttü.
" .............."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKDE (Raflarda)
RomanceBu adamın, ikisini de mahvedecek olan bu intikam planını anlamaya çalışarak; "Nasıl bir sebep; seni sevmeyen ve sevmeyecek olan bir eşe bağlayacak kadar seçeneksiz olabilir ki?" "Benim derdim ne sevmek ne de sevilmek?" "Ya, bu benim derdimse?" Genç...