Ceza- Medcezir
Yine bir cenaze. Yine bir kayıp. Yine üzüntü. Ve başrollerde yine biz.
Birazcık mutluluk geçiyor elimize sonra yine elimizden alınıyor. Hayat bize hep bir taraflarından gülüyor nedense. Hep alay ediyor bize. Gülüyor acımasızca.
Savaş elinde kürekle annesinin mezarına toprak atıyordu. Çok değil yaklaşık iki ay önce benim yaşadığım üzüntüyü, çaresizliği yaşıyordu.
Savaşın annesi Seda Hanım tanınan biri olduğu için cenaze oldukça kalabalıktı. Bir sürü zengin aileler,iş adamları, yalandan gözyaşı döken kadınlar, gazeteciler herkes burdaydi. Ben de Koray ve Bertan ile birlikte en arkalarda bekliyordum. Savaşın yanına gitmek,onu teselli edip sımsıkı sarılmak istiyordum. Ama bu ortam engel oluyordu. Buradaki insanlar sahte geliyordu bana. Dört yıl önce babamın cenazesinde de böyle bir manzara vardı. Sonra ne oldu? Şimdi kim gelip yardım ediyor, zamanında beni sevdiğini söyleyen onlarca insan şimdi yolda görse yolunu çevirecek durumda.
Cenaze gömüldükten sonra insanlar birer birer dağılmaya başlıyordu. Hepsi tek tek Savaşa baş sağlığı dilerken o da sıkılmış bir ifadeye teşekkür falan ediyordu. Onu şuan çok iyi anlıyordum. Bu insan topluluğunun bir an önce gitmesini ve onu acısıyla baş başa bırakmalarını istiyordu.
Nihayet herkes gittiğinde Savaşın yanına yaklaşip elimi omzuna koydum.
"Savaş yalnız kalmak istersin. Biz gidelim sonra görüşürüz "
Savaş omzundaki elimi tutup ayağa kalktı. Birden bana sarılınca şaşırdım. Sonra ben de kollarımı sardım ona. İhtiyacı vardı sevgiye, sarılmaya belki de ağlamaya. Annesini öyle gördükten sonra hemen yanına koşup kurtarmaya çalışmıştı. Ama çok geç kalmıştık. Belki biraz daha erken gelseydik böyle olmazdı. Ben hala şoktaydım. İlk defa böyle bir şey görmüştüm. Ve insana bu daha acı veriyor belki de. Ben annem babam öldüğünde tüm nefretimi Kadire beslemiştim annemi ve babamı benden aldı diye. Savaşınki daha zordu. Zaten babasını hiç tanımamış bu zamana kadar bir katile baba demişti. Şimdi ise annesi gitmişti. Peki o nefretini kime besleyecekti? Annesi gitmeyi kendi istemiş Savaşı kendinden mahrum etmişti. Ama annesinden nefret edemezdi. Belki savaşmak yerine kaçmak istemişti annesi. Zor gelmişti hayat ona.
Bazen her insana öyle olmaz mı? Ölmek istersin neyin ne olduğunu bilmeden. Gitmek istersin bu hayattan. Acılarından kurtuldun sanırsın ama o acılarını arkanda kalanlara emanet edersin sadece.Savaş benden ayrıldığında
"Gidelim "
Dedi. Elimden tutup ilerlemeye başladık. Koray ve Bertan da arkamızdan geliyordu.
Savaşın evine geldiğimizde benim de buraya ilk defa geldiğim aklıma geldi. Savaş evin kapısını açıp bizim geçmemiz için kenara çekildi.
Ben içeri girerken Koray ve Bertan kapının önünde dikiliyorlardi. Savaş onların girmediğini görünce"Girsenize niye bekliyorsunuz?"
"Yok kardeşim benim bara gitmem lazım. Azra da yanında zaten. "
"Benim de işlerim var. Hem siz başbaşa kalın"
İkisi de gitmek isteyince biz de daha fazla ustelemeyip onları yolcu ettik. Savaşla salona geçerken kendimi ilk bulduğum koltuğa attım. Çok yorulmuştum. Savaş ayakta dikilirken bu hareketime gülümsedi. Galiba biraz bencil davranmıştım. Yayıldığım koltuktan yavaşça kalkıp Savaşa doğru ilerlemeye başladım. O da ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Yanına vardığımda ellerimi beline saracak şekilde sarıldım ona. İlk baş şaşırmıştı ama o da saçımı öpüp sarıldı bana. Boyum ondan kısa olduğu için başım onun göğsüne denk geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN İÇİN
Teen FictionHayatta her şeyi elinden alınan bir kız çocuğu aşka tutulabilir mi?? Ve intikam duygusu aşkına engel olur mu???