Aşk, bir muma ateş olmak mıydı, yoksa yanan ateşin ta kendisi miydi?
Ateş'ten...
Hayatıma yeni yepyeni bir başlangıç yapmak için gayet uygun bir şehirdi İstanbul. Aslında uygun olan şehir değil eski yerimden, eski hayatımdan, eski yaşanmışlıklardan uzak olmamdı.
Evet belki eski ortamıma daha da çekerdi beni bu koca şehir ama en azından eskilerden kaçıp uzaklasabilecektim bir süreliğine de olsa. Hem burası İstanbul.
Adına binlerce şiirin yazıldığı, binlerce şarkının dile dolandığı bir şehir. İyisiyle kötüsüyle ben bu şehre bastım bir kere ayağımı. Tozunu içine çekti ciğerlerim icine bundan sonra yapmam gereken yoluma bakmamdı.
Hayatıma tek gecelik olarak giren kızlardan kurtulmak bile yeni hayatım için umut verici bir ışıkken bu şehri de karartmayacaktım gözümde.Özellikle de Alev...
Onunla olan anılarımı da geride bırakıp öyle geldim bu şehre ben. Kardeşim dediğim adam ve canımdan çok değer verdiğim kadınımla.
Nasıl birisi olmak istediğim hakkımda en ufak bir fikrim bile yoktu. Değişmek istediğimden bile emin değildim ben fakat eski Ates olmayacağım kesindi. Kendimi burda sadece işime ve anneme vermek istiyordum. Geleceğim bundan ibaret olacaktı sade de olsa.
Babamin yıllar önce burda kurduğu şirket ortaya neden yıllar sonra çıkar ve bir anda hayatımı degistirmeme sebep olur?
İşte bunu zaman gösterecekti bana.Peki ben kim miyim?
Ateş KARAHAN....
Antalya da genç kızların sevgilisi...
Kızların birlikte olmak için can attığı biriyim.
Belki onların gözünde çok daha farklı biriyim ama ben onların kendi kafalarında kurdukları profil dışında başka biriyim aslında.Yazın en güzel günlerinden birini yaşıyorduk. Biraz esintiyle birlikte kuşların yuvalarından kaçtığı, herkesin parkları akin ettiği, serinlemek için sahile inenlerin denizi akın ettiği güzel bir gün ...
Fakat yine de Antalya sıcağına rağmen yaşanabiliyordu orada, isin güzel tarafıda buydu zaten.Yeni evimin bahçesinde kahvaltı yapan annemi gördüğümde istemeden yüzümde kendiliginden bir gülümseme meydana geldi.
Yanında güldüğüm tek kisiydi annem. Kendimi hatırladığım tek kişiydi, tek kadındı."Sultanım günaydın" diyerek yanağından kocaman bir öpücük aldım ve karşısına geçip oturdum.
"Günaydın oğlum" dedi aynı sıcaklıkla. "Bugün bir işin var mı?" diye sordu ardından.
"Şu yeni şirketle ilgilenmem gerek. Neden sordun ki?" dedim çayından bir yudum alarak.
"Oğlum senle bir şey konuşmak istiyorum ama her zaman ki gibi terslemenden korkuyorum açıkçası"dedikten sonra konunun nereye geleceğini anlatmıştım yüzünde ki küçük umut ifadesinden.
"Yine gelin konusunu açacaksan hiç başlamayalım" dedim elimdeki fincanı yerine koyarken.
"Oğlum yapma böyle. Senin yüzünden gözüm açık gideceğim bu dünyadan. Bak yeni bir şehir yeni bir hayat. Eline bundan daha iyi bir fırsat geçemez. Çok bir şey değil sadece bir gelinim olsun istiyorum."
Bu konunun açılması bile sinirlenmem için çok büyük bir sebepti çünkü ben zayıf bir yanım olmasını istemiyorum. Çünkü ben tekrar acı çekip vurulmak istemiyorum yüreğimden. Ben bir kere yaşanmışlıkların alnına dayanmıştım silahımı, çekmiştim namluyu geçmişin izlerine, bundan sonra sözümden dönmek olmazdı.
Annemin hayatta olduğunu bile bir sır gibi saklıyorum adeta bana karşı kullanılmasını istemediğim için.Eğer onun hayatta olduğunu bilirlerse canımı acıtmak için anneme zarar vereceklerinden eminim çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#
General FictionAn gelir öyle bir hâl içerisinde bulursun ki kendini doluya koyarsın almaz boşa koyarsın dolmaz... Arafi yaşar hüznü ya da sevinci beklersin... Bir işaret bir yol umut edersin... Sen her şeyden bihaber araftayken ansızın bir şimşek çakar yağmuru hab...