Ağlamak bana göre değildi belki ama ben ağlıyordum. Ağlamamam gerekiyordu belki de. Erkekler ağlamazdı benim kitabım da. En son babamın vefatı üzerine ağlamış o günden sonra da yemin etmiştim hayat bana ne yaşatırsa yaşatsın aglamayacakatim fakat bazen verdiğimiz yeminler yerini bulmuyor değil mi?
Hayatta canından çok değer verdiğin insanların canının yandığını düşündüğün zaman feryatlar kopmuyor muydu yüreğinde?
Annemin başına bir şey geldiğini düşündüğümde de ağlamış şimdi karimin ve çocuğumun başına bir şey gelmiş korkusuyla yine ağlıyordum.
Çocuğum....
Nasıl da benimsemiştim henüz bir damla kadar olan o varlığı kendime.
Nasılda kendime evlat bilmiştim, gelecek hayalleri kurmuştum onun adına. Erkek olsa birlikte maçlara gidip türlü türlü oyunlar oynayıp birlikte annesini sinirlendirecektik. Kız olsa annesine kötü şakalar yapacaktık onun bebek evine girmeye çalışıp bozacak, sonra o annesine beni şikayet edecek ve ben kaçacaktım... Daha neler neler vardı geleceğimizde. Bu geleceği benden çalacak birileri olursa yaşamayacaktı o da.Varacağım yere vardığım da gözlerimi silip arabadan indim. Kapıyı tekmeleyip açtım tek seferde. Meydana gelen gürültüyü hiçe sayarak belimde ki silahı cektim ve şimdi tüm silahların hedefinde ben vardım tek bir silahla.
"Ve selamun aleykum millet."
"Aleykum selam Ateş bey. Bu ne güzel supriz"
"Karım nerde"dedim sesimi alçaltıp içine korku salarak.
"Yavaş gel Ateş bey. Ben ne bileyim karın nerde. Karısını kaybeden bana mı gelecek? Karina sahip çıkamadıysan suç benim mi"
Karşımda böyle pişkin pişkin sırıtması alnımdaki damarın kabarmasına sebep oldu. Kendimi daha fazla tutma geregi duymadan dalmaya başladım karşımda titreyen ite.
"Sen kimsin ki karşımda karım hakkında konuşuyorsun"
"Sen sordun bende fikrimi söyledim"
"Senin de senin fikrininde ben..."
Kolumdan tutan adamlarına aldırmadan saydırmaya devam ettim.
"Bırakın"dedi saldırdığım adam adamlarına...
Onun emri üzerine bıraktılar beni. Böyle itlerin adamları da onun gibi it olur işte. Ne bekliyordum ki.
"Bak Ateş karın benim elimde" söyleyeceklerine devam edecek gibiydi ama kan beynime sicramisti bir kere. Ona doğru tekrar bir iki adım atmıştım ki adamları buna engel olmuştu.
"Ulan şerefsiz derdin varsa benimle halletsene. Karımdan, çocuğumdan ne istiyorsun?"
"Benim derdim Su ile zaten"
"Karimin adını o piç ağzına alma şerefsiz"diye tisladim dişlerimin arasından.
"Kahramanlık zamanı değil Ateş bey. Sen şimdi arkana bile bakmadan çekip gideceksin ve beni iyi dinle karını muhtemelen bir daha göremeyeceksin tabi çocuğunu da tabi eğer çocuğun hala yaşıyorsa."
Sözleri beynime kurşun gibi giriyordu. Bunların dusuncesi bile beynimde bu denli bir etki bırakıyorsa gerçekleri benim depremin olurdu.
"Sen ciddi değilsin. Olamazsın"
"Aah ama sen çok yoruyorsun beni dinle dedik"
"Burdan çikarsan eğer cikmayadabilirsin keyfime kalmış da neyse. Eğer çikarsan polise haber verir ya da kendin halletmeye çalışırsan annen canım isterse kardeşin bildigin Emir de ölür. Ne kadar ciddi olduğumu hizmetcinizden anlamış olmanız gerekiyor. Yazık oldu o kadina da ama ne yapalım. Bazen masumlarda zarar görmeli işte. Hayatın yazısız bir kanunu bu. Uzun lafın kısası Ateş bey. Benim istemediğim davranışlarda bulunursan senin sevdiklerin ölür ha eğer uslu durursan belki karını benim istediğim bir zaman geri alabilirsin"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#
General FictionAn gelir öyle bir hâl içerisinde bulursun ki kendini doluya koyarsın almaz boşa koyarsın dolmaz... Arafi yaşar hüznü ya da sevinci beklersin... Bir işaret bir yol umut edersin... Sen her şeyden bihaber araftayken ansızın bir şimşek çakar yağmuru hab...