34.BÖLÜM

1K 426 39
                                    

Halamlara geleli yaklaşık 2 saat olmuştu ve bu zaman içinde Ateş ile Erva(aslında adı Su biliyoruz ama biz hepimiz ona Erva deriz) evlerine gitmiş Yusuf abi ve Hazan yenge de biraz dolaşmaya çıkmışlardı. Evde sadece ben ve Vural eniştem varken açıkçası kendimi pekte rahat hissetmiyor adeta diken üzerinde yürür gibi oluyordum.

"Ulaş evladım az bir sakinleşsene"dedi Vural eniştem ama yine de sakin kalmak pek mümkün olmuyordu daha dün evimde iken şimdi bambaşka bir şehirdeydim ve sevdiklerimden uzaktaydım. Tabi bunları enişteme söylemedim ve "ben iyiyim"dedim sadece içimde dökülmek için hazırda bekleyen onca sözcüğe rağmen.

"İstersen biz şöyle yapalım senle. Birazdan ezan okuyacak ben camiye gideceğim sende bu zaman zarfında biraz mahalleyi gezip dolaşırsın. Olur mu"dediğinde içime bir rahatlama çökmüştü. Ben çok hareketli bir birey olarak bu kadar sakinlik ve durgunluk bana göre değildi. Kendimi bir an önce dışarı atmak istediğimden hemen kabul etmiştim eniştemin dediklerini.

Etrafıma dikkatlice baka baka çevredeki parka doğru ilerlemeye başlamıştım. Geldiğim bu ilk günden kaybolup rezil olmam hiç iyi olmazdı diye düşünüyordum. Sağımda ve solumda bulunan en fazla 3 katlı panjurlu ve bahçeli evleri inceleye inceleye kendimi sonunda parkın huzur veren sessizliğinde bulmuştum.

Banklarda oturmak yerine ayakkabılarımı çıkartıp kendimi yeni çıkmaya başlayan çimlerin uzerine attıp ayaklarımla bağdaş kurdum. Parktan gelip geçenleri izlemek ayrı bir zevk veriyordu insana. Mesela hemen sol tarafındaki bankta birbirlerine sarılarak oturan yaşlı çift gözüme çok sevimli gelmişken dişi köpek gören erkek köpeğin sahibinden kaçmaya çalışması ise bir o kadar komik gelmişti.

Salıncakta bes dakika daha fazla sallanmak için direnen çocuklar, el ele yürüyen sevgililer, koşarak spor yapan insanlar... bunların hepsi görüş alanıma girmesine rağmen pek kalabalık olmayan insanların tek tük uğradığı bir yerde oturuyordum.

Bir an dünyayı unuttum varlığımı yahut yokluğumu. Çünkü her insan bu dünyaya var değildi. Bedenen ya da ruhen... kim neredeydi. Kimi sevdiğinin düşlerinde iken kimi ayrılığın eşiğinde... kimi anne karnından geçip dünyaya yeni gelmişken kimi ölümün soğuk döşeğinde...

Bir düğün evi aynı gün cenaze evine dönüşmüşken artık hiçbir şey imkansız gelmiyordu bu saf benliğime. Üzerinden gelinliği çıkarıp hemen kefen giyen kaç kadın vardı... sevdiği adamı babasının kör kurşunuyla kaybeden, nefesini babası kesen kaç kadın vardı...? Ya da var mıydı? Evet o adam belki babamdı ama sadece biyolojik olarak... bugüne kadar ondan ne sevgi ne merhamet görmemiştik hiçbirimiz.

Hayallerimizi ona anlatırken sizden adam olmaz deyip bir mum ışığı kadar olan umudumuzu söndürüyor bizi karanlığa mahkum ediyordu. Köyde yaşıyoruz diye bizi her şeyden mahkum etmeye hazır bir halde bekliyordu kendisi. O ne derse oydu bizim için. Ondan öte söz yoktu bize. Ne konuşabilir ne fikrini savunabilirsin.
Ben ve kardeşlerim akşama kadar essek kadar çalışsakta akşam olunca ne yaptınız da yoruldunuz derdi kendisi ayaklarını uzatırken. Bazen de kafası bozulur içer öyle gelirdi eve. Sinirini annemden de çıkarmaz bize sarardı. Yeri geldi kemerle yeri geldi odunla, vücudumuzda derin izler bırakıp bırakıp sızardı.

Ben ve ezel daha çok küçükken kaçmak istesekte gazel izin vermemişti ablam olarak. "Sizin çok üzüldüğünüzü, hayallerinize kavuşmak istediğinizi biliyorum bende istiyorum ama her ne olursa olsun o bizim babamız bunu unutmayın. Yeri gelecek kölesi gibi davranacağız yeri gelecek susacağız ama asla diklenmeyeceğiz. Siz sadece sabredip üniversiteyi kazanmaya bakın."demişti bize. Kendisi üniversiteyi birbir zorlukla kazanmıştı ama gidemedi. Hayallerini ceyizlerine doldurmak zorunda kaldı o her zaman arkamızda bir anne şefaatine bizi kollayan koca yürekli ablam. Bize hayallerinize ulaşın demişti ama kendisi yoktu.
O neredeydi?
Hayalleri neredeydi?

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin