20.BÖLÜM

1.4K 506 25
                                    


Aşk, mantığın kölesi olmuş duyguların isyanıdır aslında küçüğüm...

Son söylediğim sözcükleri hangi mantıkla söyledim, nasıl döküldü onlar dudaklarımdan bilmiyorum ama ilk evetimi söyledim o anda.

Yüzünde anlamsız bir gülümseme meydana gelmişti. Zümrüt yeşili damla şeklinde fazlasıyla zarif olan yüzüğü kutusundan çıkartıp parmaklarımdan geçirdi.

Elleri hala ellerimde iken kapı açılması ile abimin Ali'ye afili bir yumruk atması bir oldu.

"Abim bir dur lütfen. Beni dinle"diye onu durdurmaya çalıştım fakat babamı da fark edince o an babama nasıl sarıldım bilmiyorum ama yine coştu göz pınarlarım. Sırayla herkesle sarıldıktan sonra hepimiz usulca oturduk büyük odanın içinde boş gördüğümüz yerlere. Ali ile birlikte her şeyi en baştan ne eksik ne fazla bir şekilde anlattık.

Ali babamın dizlerinin dibine çökerek konuşmaya başladı.
"Böyle bir kıza sahip olduğunuz için çok şanslı olduğunuzu söylememe gerek yok galiba. Her şey gözle görülür kadar açık ve ortada. Uzun ve süslü cümleler kurarak vakit kaybetmeyecegim. Söyleyeceğim tek sey Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızın Su'yu kendime istiyorum. Helalim olmasını, yoldaşım olmasını istiyorum eğer müsade ederseniz"

"Lan sen beni katil mi edececeksin? Ne demek kendime istiyorum. Bu kız nişanlı be nişanlı. Nasıl cesaret ettin it herif masum bir kızı kaçırıp bu sözleri söylemeye"diyerek öfkesini belli etti abim.

Söyleyebileceğim hiçbir şey yoktu. Sadece oturmuş olacakları izliyordum başrolü olduğum bu filmin.

Abim tekrar konuşmaya başlayacakken babamın tok sesiyle evet dediğini duyduk.
"Bak evlâdım canımdan öte sevdiğim kızımı sana verceğim çünkü ona olan aşkın gözlerinden belli oluyor. Nişanlısı olacak o adam kızımı sevmiyor bunu biliyodum, nişan er ya da geç bozulacaktı. Fakat senin aşkının ilk günkü kadar saf ve temiz olacağı aşikar. Bilmiyorum belki su an kızımı elinden tutup çekip götürmem gerekiyordu ama yapmayacağım. Fakat kızımın gözünden senin yüzünden tek bir damla gözyaşı aksa sana dünyayı dar ederim. Bunu böyle bil"

Ali'nin yüzünde meydana gelen sevinci anlatmakta kelimelerim aciz kalıyordu. Öyle ki nasıl babamin elini öpüp nasil yemin ettiğini fark etmemiştim bile.

Herhalde düğün günü babasından istenen tek gelin olarak tarihe adımı yazdıracağım. Kac kişi benim gibi evlenmişti bilmiyorum ama babam abimi ve Ateş'ide alıp çıkarak beni kızlarla yalnız bıraktı.

"Su. Bize bir açıklama yapacaksın değil mi?"diye bozdu sessizliği Dicle.

"Yaptım zaten yapacağım açıklamayı"

"Yani sen şu an ciddi ciddi evleniyorsun öyle mi?"

"Evet kuzum. Evleniyorum"

"Iyi ama biz daha üniversiteye gidecektik birlikte"

"Kuzum ben ölmüyorum. Evleniyorum. Tabi ki gideceğiz belki bu yıl dondururum ama ben hayallerime ulaşacağım"

"Peki Sen istiyor musun bu evliliği?"diye sorarak sonunda bozdu sessizliğini Hazan.

Gözlerim bir müddet yerde onaylandıktan sonra cevap verdim.

"Evet Hazan. Istiyorum. "

"Emin misin peki? Inşaallah toz pembe bakmıyorsundur evlilik denilen bu şeye."

"Evet. Eminim ben. Kararımı verdim merak etmeyin. "

"O zaman bize mutluluklar dilemek düşer"dedi Dicle ve kocaman sarıldı bana bir yandanda ağlayarak.

"Çok pisliksin. Ben senin düğününe böyle mi gelecektim. Hani nerde benim elbisem felan"dedi ağlayarak.

"Artık ben senin düğününde giyinirim"dedim ortamdaki gergin havayı dağıtmaya çalışarak.

"Hadi biz çıkalım. O adam da gelir birazdan"dedi Hazan bu işten hiç memnun olmadığı belliydi.

Kızlar çıktıktan sonra Ali yanıma geldi. Müstakbel kocamın koluna girerek inmeye başladım merdivenlerden.

"Şu an yanımda ki adam ebediyete kadar kocam olacaktı benim. Helalim olacaktı. Ömrümün her anını onunla paylaşıp her şeyi onunla yasayacaktım. Çocukluktan beri kurduğum tüm hayalleri Ali ile birlikte söyleyecektim. Her gece kokusunu içime çekerek uyuyup gözlerine bakarak uyanacaktım." Bu düşüncelerden sonra bir ürperti sarmıştı tüm vücudumu.

Gün ışığına çıktıktan sonra ışığın etkisiyle gözlerimi kıstım.

Bahçe üzeri lila tüller ile süslenmiş beyaz masalarla dekore edilmişti. Nikâh masasının önünde sıralanan bu masalarda bizimkiler ve birkaç kişiden başka kimse yoktu.

Gözlerimi sıkıca yumduktan sonra oturdum masaya.

Nikâh memurunun klasik sorularından sonra sıra malum soruya gelince aklıma Hazan'in evet demek istediği taktirde hayır deyişi geldi. Açıkçası bende şu an hayır demek istiyordum fakat gözleri mutluluktan parlayan Nevra teyzeye bakınca düşünmeden evet dedim.
Yine ve yeniden evet demiştim fakat bu sefer ki evetim sonsuza dek sürecekti.
Beni ebediyete kadar sürükleyecekti.

Normal bir düğün değildi bizim ki bu sebepten de anlatılacak pek bir şeyi yoktu. Sade bir nikah nasılsa öyleydi. Resmî nikah bitmiş sıra aileme veda etmeye gelmişti. Her şeyi hesaba katmıştım fakat bu çok zordu. Babamdan, abimden sevdiklerimden ayrı kalmak bana ölüm gibi gelirdi bu dört duvar arasında. Kelimelerle tarif edemeyecek kadar hüzün dolu geçen vedalaşma faslından sonra Ali beni elimden tutarak salon olduğunu tahmin ettiğim bir odaya getirdi. Açıkçası ne olacağını merak ediyordum. Asıl zor olan kısımlar benim için şimdi başlıyordu.

Beni salonun ortasında sırtım kapıya dönük bir şekilde oturttuktan sonra kendisi de sol tarafıma oturdu. Meraklı bakışlarımla olacakları seyrederken kapıdan içeri beyaz cübbeli bir amcanın girmesiyle anladım her şeyi. Işte tam o an boğazımda irice bir kördüğüm meydana geldi.

Öyle ki nefes alamıyor, yutkunamıyordum. Canımı acıtıyordu fakat yokta olmuyordu. Orda sadece acı çektirmek için duruyordu.

Bunu düşünebileceğini tahmin edememiştim sebebini bilmediğim bir şekilde. Yine başrolü olduğum bu filmde sadece bir seyirci görevindeydim. Bana söylenenleri yapıyor, kendi düşüncelerimi duyamıyordum. Yine öyle olmuştu ne ara nikâhım kıyıldı bilmiyorum ama artık Allah katında evli bir kadındım. O benim helalim ben onun namusu olacaktım. Allah katında vuslata erecekti kaderlerimiz, tıpkı rüyamızda ki gibi.

Tekrar salon boşaldıktan sonra yalnız kalmıştık onunla. Ne yapmam gerekiyordu, nasıl davranmalıydım bilemezken birden beni omuzlarından tutup ayağa kaldırdı.

Ne yapacağını gözlerimle takip ederken cebinden uzunca bir zincir çıkartıp avucuna koydu. Karşımda bir müddet sözcüklerini toparladıktan sonra başladı konuşmaya.

"Sana kısa bir şey söylememe izin verir misin?"sorusuna sadece başımı sallamakla yetindim.

"Halhal helali olan bir kadının ayağından çıkardığı sesten dolayı ben sahipliyim sözcüklerini kuran bir zincirdir. Genç kızlar bunu bileklerine takarak yürüdüklerinde disardaki gözlere benim helalim var der. Birnevi halhal kadının nişanesidir. Eğer izin veririsen"egilip gelinliği usulca çekti ve bileğime dolamaya başladı bu zinciri. "Bunu bileğine takarak benim olduğunu söyler misin?"dedi.

"Bunun için halhal ve tarzı şeylere gerek yok Ali. Ben zaten ebediyete kadar senin oldum."

"Biraz kısa oldu farkındayım. Bu kadar kısa bölümler içime sinmiyor benim ama sizin ısrarlarınız üzerine kısaltmaya çalıyorum arada uzun bölümler olsa da. Verilen emeğe karşılık sol alttaki yıldıza basmayı unutmayın lütfen!"

GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin