Ask aramakla bulunmaz kaybolmak gerek. Hatta yok olmak...
Ben mi? Aşkı ararken kayboldum ve böyle başladı benim yokluğum...Beni cehennemin zemini gökyüzünün tavanı kadar sonsuz mu seviyordu? Bana bu kadar değer veriyor muydu? Beni gerçekten seviyor muydu?
Kendimi onun ahenkli sesine kaptırmamak için elimi çektim elinden ve eve doğru yürümeye başladım. Bir nev-i yenilmistim.
Beni tekrar o odaya koyup son kez baktıktan sonra kapıyı kilitledi üzerime. Konuşmasına gerek yoktu zaten, gözleri, gözleri anlatıyordu her şeyi. Sevgisini, aşkını, çaresizliğini... Çaresiz olmadığı halde kendisini çaresiz ilan edişini...Kaçma umudum da söndükten sonra düşünmeye başladım.
Kaderi me razı gelip boyun mu eğecektim?
Hayatımın bir an da tepetaklak olması feleğin bir tokadı mıydı bana?
Neden canım bu kadar acıyordu?
Çıkmaz bir sokağın çıkmazına girdim beynimdeki düşüncelerle. Girdiğim sokaktaki duvarla karşı karşıya gibiydim. O bana bakıyordu ben ona.
Duvarı aşmaya çalışıyordum fakat boyum yetmiyordu uzun olmama rağmen. Geri dönmeye çalışıyordum girdigim bu sokaktan bu seferde babam ve abim çıkıyordu düşüncelerimden. Sakın diyorlardı bana. Sakın kendini dinleme. Ali'yi dinle. Evet de. Kaçarsam hayır dersem herkes kurtulur sanıyorsun fakat öyle değil. Hayır demenle bir çok hayatı zehir edeceksin diyorlardı bana. Bu kadar ağır bir yük taşıyordu omuzlarım.
Kendi zihnimde bir hayal dünyası kurmuştum ve şimdi kurduğum bu dünya bana gerçekleri söylüyordu. Belki baska bir çıkış yolu bulurdum fakat o yolu buluncaya kadar dudaklarımı da kalbim gibi mühürleyip susmam gerekiyordu.
Gözüm yataktaki gelinliğe ilişti tekrar.
Üzerinde bir çift topuklu beyaz ayakkabı duruyordu öylece. Upuzun bir duvak birde eşarbı vardı gelinlikle uyumlu. Kuyruklu, belden oturtmalı fazla kabarık olmayan sade ve bembeyaz bir gelinlikti bu. Tıpkı, tıpkı hayallerimde ki gibi...
Hayallerimde ki ev, hayallerimde ki gelinlik olabilirdi bunlar ama hayallerimde ki aşktan uzak olduktan sonra neye yarar. Ben Allah'tan helalinden, karşılıklı bir aşk dilemiştim.
Hayallerimde ki gelinliği hayallerimde ki kişi için giymeyi isterdim. Ailemin gözü önünde, sevdiğim adam için.Gelinliği incelediğim sırada kapı açıldı ve içeri 4 kadın girdi. 3 tanesi beni hazirlayacak olanlardi ellerinde ki malzemelerden belli ederken diğeri ise evin çalışanı olduğunu üzerindeki kıyafetlerinden belli ediyordu.
"Hoşgeldin canım"diyen çalışan kıza sadece boş ve anlamsız gözlerle bakmakla yetindim.
Içimde ki yangını bilsen der misin be kuzum bana böyle bir şey?
"Su hanım hazırsanız başlayalım"dedi 40larin basinda olduğunu tahmin ettiğim kızıl saçlı kadın bir yandan malzemeleri masaya dizerken.
"Bana yardımcı olur musunuz?"dedim karanlık bir umutla.
"Ne konuda canım?"
"Kaçmak istiyorum. Bu evlilik zorla oluyor. Ben Ali'yi sevmiyorum."
Odada bulunan herkes bir an göz göze baktıktan sonra kızıl saçlı kadın yanima oturup elimi ellerinin arasına aldı.
"Bak güzel kızım"diye başladı sözleri.
"Ben Ateş'i uzun bir süreden beri tanırım. Eğer Ateş böyle bir yola baş koyduysa onu kararından hiçbir kuvvet döndüremez. Istisnasız hiç bir kuvvet. "
"Üstelik Ateş hayatında annesinden sonra ilk defa bir kadına bu denli değer verip ciddi düşünüyordu. Yani güzel kızım onun gözünde ki kiymetini bilmelisin. Seni canı pahasına bile olsa koruyup seveceğinden eminim. Buna yemin bile edebilirim."dedi şefkatli bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRİFT(TAMAMLANDI)#WATTYS2020#
General FictionAn gelir öyle bir hâl içerisinde bulursun ki kendini doluya koyarsın almaz boşa koyarsın dolmaz... Arafi yaşar hüznü ya da sevinci beklersin... Bir işaret bir yol umut edersin... Sen her şeyden bihaber araftayken ansızın bir şimşek çakar yağmuru hab...