28 | O kadar imkansız ve güzel ki

10K 465 56
                                    

" Cehennem yerinde hiçbir ateş yoktur, herkes ateşini beraberinde götürür. „
-Karacaoğlan


Aysun:

Neredeyse on gün geçmiş, adını dahi bilmediğim sevenim, her gün, sabah akşam mesajlar atıp durmuştu.

Bugün uyandığımdaysa her şey çok farklıydı. Bugün ona bir şans vereceğim gündü. Günlerdir bana yazdığı her mesajda âşkından bir kez daha emin olurken yüzünü dâhi görmediğim adama çekildiğimi hissediyordum.

Kahvaltı sorunsuz geçmişken asıl sorun sonrasında çıkmıştı. Canan bugün yeni evine taşınıyordu. Abim ev karışıkken Mihriban yengemi bir yere götürmek istediğini söylerken Canan ısrarla bu hengamede kendisini kontrole götürmesini istiyordu.

"Canan, Ragıp götürecek seni işte."

Canan herkesin ortasında ağlamaya başlamışken "Evli bile değilim resmiyette. Bekâr bir kadın olarak yanımda bir korumayla mı gideyim? Bunu mu istiyorsun Bora? Herkesin bana acıyarak bakmasını mı? Beni tanımayanların bana olmayacak laflar söylemesini mi? Şerefimin iki paralık olmasını mı istiyorsun? Elalemin diline mi düşeyim?" gibi soruları nefesi kesilmeden ardı ardına sıraladı.

"Canan ben zaten senin hiçbir olasılıkta kocan falan değilim! Asabımı bozma benim! Kılık değiştirip git beni zerre ilgilendirmez!"

Canan'ın konuşmaya fırsatı olmadan Mihriban yenge abimin kolları arasına yığılmıştı. Yani benim de kocama biri bunları söylese bayılırdım.

En son Canan Ragıp'la kontrole, baygın olan Mihriban yengem de abimle bir uzmanın muayenesine gitmişti.

Evdeki boşluktan faydalanarak ona bir adres attım ve yarım saat içinde oraya gelmesini yazdım. Gönder tuşuna basarken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.

Evet, yapmıştım. Ona bir şans vermeyi kabul etmiştim.

Adresdeki kafeye giderek en köşeye oturduğumda belki de gülünç görünüyordum çünkü tanınmamak için fular, şapka ve güneş gözlüğü takmıştım.

On ila on beş dakika kadar sonra omzumda hissettiğim elle irkildim.

"Aysun... İnanamıyorum geldin."

İşi gücü bırakmış adamdaki boya posa bakarken elimi tutarak kibarca öptü.

Utanarak başımı önüme eğdiğimde kulağıma eğilerek "Merak etme kimse tanımaz seni." Diye fısıldadı.

Başımı kaldırarak güneş gözlüğümü çıkardım. Şimdi daha da güzel görünüyordu gözüme. Küllü bir sarı andıran biçimli saçları mükemmeldi. İnsanda dokunma isteği uyandırıyordu. Boyu fazlasıyla uzundu. Yapılı bir vücudu, geniş omuzları vardı. Yüzündeki hiçbir şey kusurlu görünmüyordu. Her şeyi, olması gerekenin dahi en iyisi gibiydi. Çıkık elmacık kemikleri, aynı şekilde belirgin çene kemikleri... Biçimli burun ve dudaklar... Bal köpüğü gözlerinde kalakaldım en son. Bu adam beni sevemeyecek kadar mükemmeldi.

"Bir şey söylemeyecek misin?" Dediğinde tutulmuş olan nutkumu faaliyete geçirmeye çalışıyordum ki "Benim seni beğendiğim gibi sen de beni beğendin mi?" Diye devam etti.

Başımı olumsuzlukla sallarken "Neden ben?" Diye fısıldadım. Mantıklı hiçbir açıklaması yoktu. Üstelik yaşça benden büyük olmalıydı. Etrafında benden çok daha güzel kadınlar olmalıydı.

"Seni gördüğüm ilk andan beri ben de her sabah soruyorum kendime."

Başımı sallayarak "Cevap?" Diye mırıldandım.

"Cevabı bilmediğim için her sabah soruyorum Aysun. Bu arada... Sana Aysun diyebilir miyim?"

Avuç içlerimi dizlerime silerken başımı sallamakla yetindim.

"Kalksak mı?"

Yüzü aniden düşmüştü. Burun kemiğini sıkarken kısık bir sesle "Benden hoşlanmadın." Gibi bir şey söyledi.

"Hayır... Hayır öyle değil. Ben... Biraz gerildim."

Masanın üzerinde duran elim saniyeler sonra elleri arasındayken onları öperek "Gerilmene gerek yok. Seni ne kadar sevdiğimi bilsen hiç öyle hissetmezdin. Huzur dolardın Aysun." Diye fısıldadı.

Adımı çok güzel söylüyordu. Ay... sun...

Kimileri vardır. Adınızı değil, anlamını seslenirler. İşte o da böyle yapıyordu.

O an adını dâhi bilmediğimi fark ettim.

"Adını neden hiç söylemedin?"

Durgunlaştı önce. Ardından konuşmadan önce elimi daha sıkı tutarak "Ben Levent." Dedi ve devam etti.

"Levent Gökbey... Sana bu konuda yalan söyleyemem ama abin benden pek hoşlanmaz. Sana bir türlü ulaşamayışımın tek sebebi abin. Şimdi lütfen bana tüm yaşadıklarımızın aramızda kalacağına dair söz ver. Senden başka hiçbir şey istemeyeceğim. Çünkü senden bir şey eksiltmek için değil, sana bir şey katmak için âşığım sana."

Sana bir türlü ulaşamayışımın tek sebebi abin...

Sinirlenmiştim. Abim Mihriban yenge gibi biriyle evlenerek evlilik ve âşk hayatının en kusursuz hamlesini yapmışken bana bunca sene sadece engel olmuştu öyle mi? Lisede de kimse bana âşk mektubu falan göndermezdi. Oysa ki erkeklerin bakışlarını hep bir şekilde hissederdim. Abim artık büyüdüğümün farkına varmalıydı.

"Söz veriyorum, yaşadıklarımız aramızda kalacak Levent."

Eğer abim mutlu olmamı böyle engelleyebiliyorsa, ben de o engelleri aşmayı iyi bilirdim.

&&&

Hayatımın en mükemmel günüydü bugün. Benimle öyle güzel ve özel şeyler paylaşmıştı ki... Bana âşık olduğu gözlerinden belliydi. Levent beni seviyordu.

Ondan etkilenmemem mümkün değildi. Üstelik o beni bu denli severken ondan kaçmamın bir anlamı var mıydı?

Sanırım ilk görüşte âşk buydu. Levent'e âşık olmuştum. Başka türlü onu şu an deli gibi görmek isteyişimin bir sebebi var mıydı?

Eve döndüğümde telefonuma gelen mesajla kocaman gülümseyerek telefonu kalbimin üzerine koydum.

Levent: Seni seviyorum sözcüğü o kadar hafif kalıyor ki kalbimi o küçük kalbine sığdırmaya çalışırken... Beni tamamlayışın o kadar imkansız ve güzel ki... Yine de söylemek istiyorum. Seni seviyorum.

&&&

Herkese merhaba,

Bölüm düzenlendi.

Yorumlarınızı bekliyor olacağım.

Sevgiler...

Hayalet yazarınız...

DİLHUN 1 | Yıllanmış Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin