44 | Kadın gitmişti

8K 410 80
                                    

" De ki birisi vardı, 'canını yaktım sustu, kalbini kırdım sustu, üzdüm yine sustu hiç gitmedi'
O beni 'kıymetlisi' yaptı, ben ise onun hayatını 'kıyamete' çevirdim. „


Yazar'dan; 

Genç adam yolun ortasında durdu. Farların aydınlattığı dar sokak, hiç olmadığı kadar sonsuz görünüyordu. Az katlı evlerin gölgesi birbiri üstüne düşüyor, etraflarında ışık oyunları çeviriyordu.

"Ben... Doğruyu söylüyorum Mihriban."

Kadın ağlıyordu. Söyleyecek ne varsa söylemenin vakti gelmişti.

"Bora... Bunu bana daha fazla yaşatma. Lütfen... Bana... Gururuma... Biraz bile saygı duyuyorsan gitmeme izin ver... Beni bu acıya mecbur bırakma... Yoksa o dört duvar çökecek... Ben altında kalacağım... Mezarım olacak senin yuva dediğin yer... "

Adam duyduklarını hazmetmekte zorlanırken "Ya haklıysam." Diyebildi.

Genç kadın ağlamaya devam etti. Bu adama yerle gök bir olana dek âşık kalacaktı ama artık varlığı kendisine zarar veriyordu. Uzaktan, ulaşamadan altı yıl geçirmiş de bu kadar tükenmiş hissetmemişti Mihriban. Karşısındaki adam ona yâr değil, yara olmuştu. Hiçbir âşk bu kadar büyük değildi. Kimsenin, sevdiği mutlu olsun diye mutsuzluğa katlandığı yoktu. Her şey yalandan ibaretti. Âşk bencillikti. Mihriban Bora'yı sadece istememişti. Mihriban, Bora sadece onun olsun istemişti. Sadece onu öpsün, ona dokunsun, onunla olsundu. Ne yazık ki istekleri bir yerde imkânsızlaşmaya başlamıştı ve şimdi de olanları durdurması mümkün değildi. Kocasının asla gerçekleşmeyecek diye söz verdiği şey gerçek olmuştu. O kadın hamileydi. Gerçeği bilen tek kişi ikisiyken etraflarındaki herkesin bebeği bu şekilde kabullenmiş olması nefes almasına engel oluyordu. Zaten o kadının haftalardır bunun umuduyla yaşaması yeterince zorken şu an ölmek istiyordu.

Kocasının kolunu kavrayarak onu sarsmaya çalıştı lâkin kendisi daha şiddetli sarsılmıştı.

"Ben nefes almayı unuttum Bora. Ben seninle... Seninle derdi tasayı unutacağıma nefes almayı unuttum. Nefesim artık âşktan değil, acıdan kesiliyor. Geceleri uyuyamıyorum... Çünkü benim acım gündüze sığmıyor. Tükendim artık. Bana neyi nasıl kanıtlarsın bilmiyorum. Ama bana daha fazla bunları yaşatma. Ben bir gün daha ortada senin hamile bir karın varken seninle kalamam. Tek acım sensizlik olsun. Ben sensizlikle gelen acıyı... Seninle gelen acıya tercih ediyorum."

Genç kadın bu ağır yükü kelimelere dökerken kocasının müptelası olduğu yüzüne dokunuyordu. Pürüzsüz elmacık kemiklerini okşarken eğilerek kocasını öptü. Genç adam hissettiğiyle mümkünmüşcesine daha da huzursuzlanmıştı. Bu; tutkudan uzak, veda eden bir öpücüktü. Evet, karısı gitmek istiyordu. Adam kadındaki tüm sınırları aşmıştı artık. Ne kadar çabalasa da başaramamış, evliliğini yürütememişti.

Sesini bulmayı başardığında "Gitmek mi istiyorsun?" Diye sordu. Gitmesini istemiyordu. Ona güzel şeyler vaadedebilirdi. Etmişti de... Lakin karısı inanmamayı seçmişti. Kadın kocasına sıkıca sarılmışken başıyla onayladı. Mihriban şüphesiz isteklerine zıt hareketlerde bulunuyordu ama içinde bulundukları hâlde bunu ikisi de fark edemiyordu.

Kendisini bırakmasını isteyen kadın, kocasına onu hiç bırakmamasını yalvarıyormuşcasına sarılıyordu.

"Olmaz." Diye fısıldadı adam.

DİLHUN 1 | Yıllanmış Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin