Bazı insanların hayatınıza kibrit kadar fayda olmaz. Buna rağmen o insanları hayatınızda tutmaya, o insanları kırmamaya, bazen alttan almaya çalışırsınız. Bunu yapmayın... size faydası olmayan hiçbir insanı sırtınıza yük etmeyin.
Hayatınızın illede bir yerinden geçirmek istiyorsanız da ucundan kıyısından geçirin ki çok zayiadınız olmasın.
Yoksa o insan sizin hayatınızın içinden geçer ve geride yıkık dökük bir kulübe olarak kalırsınız.
Elleri yanmış sızım sızım sızlayan bir insanın tereddüdü ile dokunun bazı insanlara. Paldır küldür yakalamayın öyle önünüze gelen şeyleri yoksa ileri ki bir zaman da yoğurttu üfleyerek yemek zorunda kalırsınız.
Karanlık ekrana bir süre ses çıkartmadan baktık. Ne kadar uzundu bilmiyorum ama sonunda sessizliğe tekmesini geçiren kişi Gökhan olmuştu.
"Ne vardı o pakettin içinde?"
"Jülide." Nesrin bunu o kadar dalgın şekilde söylemişti ki neden bir anda böyle olduğuna anlam veremedim.
"Ney?" dedi İrem şaşkınca.
"Bizim Jülide Hanım işte şirkette müdür olan."
"Hainliği için uygun bir ceza olmuş." Dedi İrem düşünceli bir sesle.
"Ne dediğinin farkında mısın?" diye sordu Gökhan şaşkın bir şekilde.
"Gayet." Diye homurdandı İrem.
"Sence bir kadını kargolaması normal mi?" şaşkın şekilde sormuştu bunu Gökhan.
Şu an İrem ve Gökhan arasındaki konuşmaya kimsenin girmeye niyeti ve mecali yoktu.
Diğerlerini bilmesemde benim düşünmeye bile halim yoktu. Yorgunluk omuzlarıma çökmüş göğsümü yerde sürümeme neden oluyordu.
"Kargoladınız mı?" diye sordu İrem kaşlarını kaldırıp bana bakarken.
"Hayır. Kutuya konma zamanı kapının önüne bırakılmadan hemen önceydi." Dedim sakince. Aslında bana kalsa o kadını kutuya koyacağım yer deponun çıkışı olurdu ama Pamir vicdanının sesini susturmak için olsa gerek. Kadını son ana kadar kutuya koydurtmamış ve nefes alsın diye kutuya delikler açtırmıştı.
Benim içinse o kutu o kadına mezar olabilirdi. Bunu yadırgamaz. Hatta içimde en ufak bir vicdan azabı duymazdım.
"Gördün mü kargolamamışlar kadını rahat ol." Dedi İrem alayla.
"O kadar fark etti ki anlatamam. Hem bu kadın hainse neden Hilmi Bey'i şirketten attın ve bu kadının hain olduğunu nasıl anladın?" Diye homurdandı Gökhan.
"Hilmi Bey ile bir anlaşma yapmıştık. Ben onu şirketten atıyormuş gibi yapacaktım o da bana uyum sağlayacaktı. Karşılığında da şirkettin yurt dışı ayağına müdür olarak atanacaktı." Dedim sakince.
"Neden Hilmi Bey?" diye sordu bu seferde.
"Jülide'nin amacı Hilmi Bey'den kurtulmaktı o yüzden Hilmi Bey'in sekreterini kullandı."
"Sen bunu nasıl anladın?" diye sordu İrem merakla kaşlarını kaldırırken.
"Sen bir şirkete hainlik yapacak olsan kendi sekreterini mi kullanırsın, yoksa dikkat çekmeyecek başka birini mi?"
Benim cevaplarımla birlikte İrem'in de, Gökhan'ın da yüzünde anladığına dair bir ışık yandı.
"Peki işin Jülide'ye çıktığını nasıl anladınız Miraç Hanım?" diye homurdandı Gökhan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Teen FictionSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...