Hikayemize oy verip yorum yapmayı lütfen unutmayın burada oldukça fazla emeğim var. Sizlerin yaptığı yorumlar ve verdiği oylar hikayeme ne kadar ilgi duyduğunuzu bana gösteriyor. Keyifli okumalar.
Zaman çoğu zaman bir atın sırtında yol alıyordu. Hızlıydı nereden ne zaman geçtiğini anlayamıyordum. Arkama baktığımda katettiğim onlarca yol vardı. Geçtiğim yerlerde ise kendi izlerimi bırakmayı eksik etmemiştim.
Bundan aylar önce şu an olduğum yeri ve yaptığım şeyi söyleyecek olsalar onlara alayla cevap verirdim.
Şimdi ise bir masanın başında Araf Çağman'ın karısı olmak için önümdeki deftere imza atıyorum...
Düşüncelerim önümde kalın siyah bir perde gibi dururken karman çorman olmuş aklımla ayağa kalktım ve nikah memurunun bana uzattığı deftere uzandım. Adam güler yüzüyle kendince birkaç şaka yaparken sadece boş gözlerle kendi şakasına gülmesini izlemiş son anda ise "Gelini öpebilirsiniz," diye mırıldanmasını işitmiştim.
Onun kelimeleri kapattığım mantığımın birden uyanmasına neden olmuştu. Kısa bir an kaşlarım havaya kalktı ve bakışlarımı nikah memurundan alıp bulunduğum ortamda gezdirdim. Ece masanın hemen ucunda merakla bizi izlerken evin içindeki korumalar elleri önünde, sert bir ifade ile yanı başımızda dikiliyordu.
Yavaşça Araf'a dönüp ne düşündüğünü anlamayı planladığım an o benden önce davrandı ve kolumdan tutup yavaşça beni kendisine çevirdi.
Bakışlarımız karşılaştığında sanki onu ilk kez görüyormuşum gibi kalbim duvarlarını tekmeledi. Sanki koca galakside ikimiz vardık ve o an ikimiz birbirimize birer yıldız gibi çarpmıştık.
Bu çarpmanın etkisi benim için oldukça büyüktü. Boşluğun içinde kocaman bir sessizlik oluştu. Karanlık dünyamın üzerinde gözlerimin acımasına neden olacak kocaman bir ışık parıltısı belirdi. Sessizlik kendisini korurken çıkacak sesi duyamasam bile hayal gücümde o sesten korkmuş ve kulaklarımı kapama arzusu ile dolmuştum...
Gözlerinin arkasında kalmış saklı kelimelerin varlığından haberdar olmama rağmen o kelimelerin dilini bilmediğimden sakinlikle bekliyordum bana sunacaklarını...
Ellerini yavaşça kaldırdı. Onun hareketiyle şaşkın bakışlarım yüzünde gezindi. Onun daha önce dudaklarının tadına bakmıştım. Fakat durum şimdi daha farklıydı. Yanımızda Ece vardı ve ben bana bunu sorduğunda nasıl açıklamama gerektiğini bilmiyordum...
Tek eli belime yavaşça dokunduğunda derin bir nefes aldım ve boğazıma bir şey takılmış gibi sertçe yutkundum. Benim hareketlerimle gözlerinin arkasında kalmış kelimeleri sanki bana gülümsedi.
Diğer eli sakince yukarı çıktı ve yanağıma dokundu. Dokunuşu Bir serçenin tüyünden daha hafif ve sıcaktı. İşaret parmağının tersi ile yanağımı usulca sevdiğinde gözlerimi açık tutmak benim için artık bir ölüm kalım meselesiydi.
Göz kapaklarım kapanmak için direnirken kalbim çoktan buna dünden razıydı. Fakat mantığım kendimi bu kadar çabuk ona bıraktığım için aptal olduğumla ilgili sert kelimeler sarf etmekle meşguldü.
Araf bana doğru çekilirken vücudumun kontrolü benim değildi artık. Sanki onu taklit ediyor. Onun yaptıklarını yapmak için çabalıyordum.
Usulca ona doğru yaklaşırken gözlerim yarı açık durmanın gereksiz olduğu kanısına varmış olamalı ki yavaşça kapandı.
Bir uçurtmanın havada düzülmesi gibi onun kollarına süzülürken artık gözlerimle değil kalbimle görüyordum...
Dudaklarımın üzerinde onun dudaklarının baskısını beklediğim an nefesini hissettim. Sinsi bir saç teli gibi yüzümü gıdıklarken o nefesin yerini onun dudaklarının alması için yüreğim kocaman bir coşku ile bekliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Teen FictionSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...