Lütfen yaptığım işe saygı duyup Oy verip Yorum yapın işin içinde oldukça fazla emeğim var...
Keyifli okumalar.
Yatağın içinde sola doğru dönüp pencerenin arkasında kalmış alacakaranlığa baktım. Gecenin en sessiz saatinde açılan gözlerim bir türlü kapanmak bilmiyordu. Boynumdan göğüsümün arasına akan tek ter damlasının çizdiği yolu hissederken bir başka kabusun kollarından çıktığımı biliyordum.
Ayrıntılar yoktu... Ne görmüştüm, kimi görmüştüm, bu kadar rahatsız olmamı sağlayan ne yaşamıştım? Bilmiyorum. Gördüğüm kabusların bazılarını hatırlamamak benim için bir ödüldü adeta...
Odanın içinde dolanan başka birinin nefesi vardı sanki kaburgalarımda. Kendimi öylesine tedirgin ve yorgun hissediyordum ki. Bu yorgunluk artık üstesinden gelemeyeceğim bir şey olmaya başlamıştı.
Yatağın içinde yavaşça doğruldum ve ayaklarımı usulca sallandırdım. Camın arkasından yansıyan ayın sureti yarım yamalak karanlığın içinde bir damla su gibi ince bir çizgi oluşturarak odaya doluyordu.
Yattığım yataktan doğrulup banyoya ilerledim. Aynanın karşısındaki aksim bu günün yorgunluğunu yüzümdeki her çizgide yaşıyordu. Yavaşça musluğu açıp önümden akan suya bakarken suyun mermere çarparken ki çıkarttığı ses sanki benim kulaklarımda patlıyordu. Yorgunca elimi suyun altına tuttum ve avuç içlerimi suyla doldurup yüzüme çarptım. Soğuk suyun yüzüme dokunduğu her anda biraz daha rahatlasamda içimdeki endişe ve merak olduğu yerde durmaya devam ediyor. Kocaman bir çınarın gölgesi gibi kalbime vuruyordu.
Orada işimi hallettikten hemen sonra mayomu giyip yüzme havuzuna inmeye niyetlenmiştim.
Bir haftadır zaten düzensiz olan uykularım saç telinden daha ince bir ipin üzerinde sallanıyordu. Önceleri odamda duyduğum en ufak bir tıkırtı ile uykumdan uyanırken şimdilerde dışarıda öten bir kuşun, bir çekirgenin hatta sert esen bir rüzgarın çıkarttığı sese bile uyanıyordum ve diken üzerinde yaşamının psikolojisi ile elim yastığın altına koyduğum bıçağa gidiyordu.
Gün bugündü. Basın mensupları ile yapılacak görüşmenin sayesi yüzüme vurmaya başlamıştı. Araf ile belli aralıklarla konuşuyorduk. Ama bu konuşmalar saniyelerden uzun sürmüyordu. İbrahim Derin'in ise hala olanlardan haberi olmamıştı ama bu bugün öğlen saatlerde çözülecek ve gerçekler ortalığa çil yavruları gibi saçılacaktı.
Havuzun girişine geldikten sonra kısık bir şekilde ayarladım lambaları ve hemen sonra suyun içine kendimi sertçe bıraktım. Vücuduma çarpan suyun etrafa sıçradığını göremesem bile hissedebiliyordum... Ece hala Araf'ın evinde kalıyordu ve ben onu her gün telefonla kontrol ediyordum.
Evin içinde dolanan küçük ayak seslerini kulaklarım arıyordu. Onun koynunda, küçük ellerini belime sarılı şekilde yattığımızda kalbimin en azından bir kısmı kör karanlıktan kurtuluyordu.
Belki günahlarımdan tamamen arınmıyordum. Ama en azından ellerime bulaşmış kanın kokusu onunla siliniyordu. Suyun yüzeyinde yüzmeyi kesip kendimi ittim ve tabana daldım.
Gözlerimi suyun içinde açıp kollarımı uzattım ve dipte ilerlemeye başladım. Uzun havuzun içinde nefessiz bir şekilde ilerlerken suyun içindeki basınçla kulaklarımın hafifçe kapandığını hissediyordum.
Nefesimi suyun altında verip son kez kendimi öne doğru ittiğimde karşı tarafın duvarına gelmeme oldukça az bir mesafe kalmıştı.
Ciğerlerimin havasızlıkla sızlaması ile son hareketimi yaptım ve elimi havuzun duvarına koyup kendimi yüzeye sertçe ittim. Suyun üstüne çıktığımda saçlarım bir kamçı gibi sırtıma çarpmıştı. Yüzümün kıyılarından akan suların izlediği yollar çorak bir topraktaki yarık gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Teen FictionSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...