44.BÖLÜM:"RUH BAĞI"

4.9K 423 233
                                    

Ve işte geldim buradayım... <3

Bu haftaki kotamız 115 yorum 115 oy Neden artırdın yazarcığım diye soracak olursanız.... Finalleri başlıyor ben zavallının yani bir kaç hafta yokum. Ben gelene kadarda hayli hayline yaparsınız diye düşündüm heep o yüzden :D 

Neyse bir tanecik şeker okurlarım keyifli okumalar.  :*  :*  :* 


Yüreğimde tadını hissettiğim tuhaf bir his vardı. Yüksek bir şelaleden akan su gibiydim. Öfkeli, heybetli ve heyecanlı. Çevremde olan şeylere baktığımda gözlerim sık sık başka başka yerlere takılıyor neler olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Elim Araf'ın elinde oradan oraya sürüklenirken karşımdaki adamın ağzından dökülecek kelimelere odaklanmaya çalıştım. Ama bunun bir faydasının olduğu yoktu. Gözlerim görüyor, kulaklarım duyuyor ama neler olduğuna bir türlü anlam veremiyordum.

Bu konuştuğumuz sanırım yirmi altıncı iş adamıydı. Ya da yirmi yedi... Belki yirmi sekiz.

Bilmiyorum.

İşin doğrusu yirmiden sonra saymayı bırakmış Araf'ın beni götürdüğü yere soru sormadan ilerlemeye başlamıştım.

Evet belki gerçek bir düğün değildi. Ve benim çok bir beklentim yoktu. Ama kesinlikle içimin bu kadar şişmesini beklemiyordum...

Birkaç gün ekonomi ve siyasetle ilgili herhangi bir konuşmayı duymaya artık kulaklarımın takati kalmadığında yorgun bakışlarımı Araf'a çevirdim.

Ciddiyetle karşısındaki adamı dinlerken şekilli kaşları çatılmış alnı ufak birkaç çizgi ile buluşmuştu. Uzun kirpikleri gözlerini açıp kapadığında bir yelpaze gibi inip kalkıyor ve bu sıkıcı sohbetten uzaklara taşıyordu zihnimi.

Bakışlarımı yüzünden çekip birbirine dolanmış parmaklarımıza baktığımda aklımda dolanan tilkiler bir an için hareket etmeyi kesip bana bakmaya başlamışlardı.

Sıkılmış olmanın verdiği yetkiye dayanarak baş parmağımla Araf'ın elinin üzerini yavaşça okşadım. Benim hareketimle konuşmayı kesmese bile kısa bir an gözleri bana dokundu.

Onunla göz temasından kaçınmak için neredeyse kusmak üzere olduğum sohbete pür dikkat kesildiğimde bakışları ufak ufak profilimde dolanmaya başlamıştı.

Parmaklarımı onun elinden kaçırmadan yaptığım harekete devam ettim ve baş parmağımı elinin üzerinden çekip bileğindeki atardamarına doğru sürttüm. Bunu yaparken düğün için tırnaklarımın üzerine daha zarif dursun diye geçirdikleri takma tırnakları-pençeleri- etine yavaş yavaş sürtmekten geri durmamıştım.

Benim yaptığım hareketle eli boyuna gitti ve yavaşça yakasını gevşetip boğazını temizledi. Parmaklarıma engel olmak için elimi daha sıkı tutarken gülmemek için alt dudağımı çoktan ısırmıştım.

Onun elimi sıkıca tutan elimden elimi çekmeye çalışırken buna sert tutuşu ile engel oldu ve o an bunu yaparken bana saniyelik kısa bir bakış attı. Onun hareketi ile ciddiyetle kaşlarım havaya kalkarken ikimizin de o an ortada dönen sohbetten haberi bile yoktu.

Parmaklarımı onun esaretinden kurtaramayacağımı anladığımda ona doğru sokuldum sağ koluna sağ elimi dolayıp onun koluna sarıldım. Yaptığım hareket birbirinden ayrılamaz iki aşık gibi durmamıza neden olmuştu.

Benim hareketimle kısa bir an gözleri üzerime çalındı ve tek kaşı yavaşça kalktı. Elimde olmadan sinsi gülümsemem dudaklarımdan döküldü. Sağ elimi onun kolunda yavaşça gezdirirken bir yandan da kolun hafifçe baskı yapıp kendi bedenimi ona iyice yaklaşırdım.

SAFİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin