Oy vermeyi ve yorum yapayı lütfen unutmayın sizin oylarınız ve yorumlarınız benim bu işte ki hevesimi daha bir artırıyor.
Karanlık geceyi yutarken ayın ışığı bulutların arkasında kaldı. Yanımızda yüze yakın adam olmasına rağmen gece ölüm sessizliğine gömüldü. Bir baykuşun çıkarttığı sesler. Bir böceğin geceye mırıldandığı şarkı ve bir ağacın dallarından etrafa dökülen sesler kulaklarımızda büyüdü.
Kalabalık gecede sessizlik sinsi bir hastalık gibi etrafı kuşatmıştı. Herkes silahlarını kuşandığı sırada tek bir amaç vardı.
Kıymet verdiklerimizi almak.
Karanlığın ortasında kocaman bir depo deponun çevresinde kalın büyük tel örgüler. Bulunduğumuz yerden seçebildiğim kadarıyla deponun çevresinde oldukça çok adam vardı.
Sert rüzgar sesi kulağıma çalınırken bakışlarımı arabanın camından çekmeden İrem'i bekliyordum. Bulunduğumuz konum İstanbul'un dışında kalmış ıssız ve terk edilmiş bir depoydu. Buraya kadar kendi aracımla gelmiş olsamda deponun yakınlarına geldiğimizde Araf'ın adamlarının getirdiği transpoter tipi araca geçmiş ve Araf'ın yanındaki koltuğa oturmuştum.
Pamir, İrem'i getirmek için Araf'ın evindeyken bizden ayrılmıştı ve yakın zamanda burada olması gerekiyordu.
"Araçtan dışarı çıkma." Dedi Araf kapalı olan kapının camından depoyu gözetlerken.
"Olmaz." Bunu ona bakmadan söylemiştim.
"Miraç..."
Bakışlarımı sakince ona çevirdim. "Araf. İçerideki senin erkek kardeşin ve burada beklerken ne kadar endişeli olduğunun farkındayım ama senin atladığın şey içerideki diğer kişinin benim ablam olduğu."
Sert bakışlarını yüzümde dolandırdı. "Bunun farkındayım. Ama içerisi çok karışacak ve seni koruyamam."
"Sen beni ne zannediyorsun? Eli silah tutmamış, hiç adam vurmamış, kan görmeye alışkın olmayan, her bokta bir erkeğin arkasına saklanmayı alışkanlık haline getirmiş o çıt kırıldım kızlardan mı? Senin beni korumana gerek yok. Bu zamana kadar ben kendimi korudum. Bu zamandan sonrada korurum." Sesim elimde olmadan yükselmişti. Bakışlarımın koyulaştığını da hissediyordum.
Her zaman tek başına ayakta olmak bir süre sonra insanın damarlarına işliyordu. Önüne uzatılan yardım elini tutmaksa insanın içinde acizlik hissi uyandırıyordu.
"En azından o kızlar söz dinliyor." Diye homurdandı arkasına yaslanırken.
"İyi ya eminim o Burcu denilen kadın o tür kızlardandır. Git onlarla uğraş benimle değil." Benim kelimelerimle arabanın içine serin bir hava kaplarken Araf kaşları kalkık bir şekilde yüzüme bakıyordu.
Dediklerimde pişmanlık hissetmiyordum. Olması gereken yerde olması gerekeni söylemiştim.
"Sen ne çok takmışsın bu Burcu'yu kafana." Koltukta yayılırken şu an beni köşeye sıkıştırdığını düşündüğü için üzerinde bunun rahatlığı vardı.
"Araf. Ben senin çevrende olan o klişe kadınlardan değilim. Sandığın gibi insanları kafama takarsam emin ol o insanları ortadan kaldırarak sıkıntımı çözebilirim."
"Ha yani Burcu'nun ömrü çok uzun değil."
"O Burcu'ya bağlı."
"Nasıl yani?"
"Şu şekilde yani: uçurumun kenarında koşarsan düşmeyi göze alman gerekir, nefesini tutmadan suya dalarsan boğulursun. Benim çevremde geziniyorsa adımını ona göre atması gerekir. Dikkat ederse yara almadan kurtulur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Teen FictionSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...