Hilalle sahura doğruya hoş geldiniz!!!! (Bu şakayı yapmazsam içim rahat etmezdi. Üzgünüm... sdasdsdd)
Gecenin bir körü, sahur vakti size bir sürpriz yapayım dediiiim!! Şimdiden keyifli okumalar birtanelerim. Bu arada geçen bölümün kotasını sadece bir günde doldurduğunuza inanamıyorum :O Biz her geçen gün daha da büyüyoruz!!
Bu bölüm kotamızı biraz artıracağım çünkü geçen bölüm kotayı doldurmanız çok kolay oldu. geçen bölümün oy sayısına baktım ve 240 oy 190 yorum kotası koymayı mantıklı buldum ama merak etmeyin kotayı aşmakta zorlandığınızı görürsem bir güzellik yaparım. :*
Keyifli okumalar!!
Yan camdan bakarken gözüme ilişen şeyler net değildi. Yanımdan geçip giden ağaçlar bulanık ve bir anlıktı. Bakışlarımı camdan çevirip yanıma döndüğümde Ece'nin çocuk koltuğunda ayaklarını sallayarak Hakkı'nın bacağına yetişmeye çalıştığını fark ettim. Karşılıklı koltuklarda otururken gözlerim Araf'a döndü. Çatık kaşları ile önündeki diz üstü bilgisayarda bir şeyler yapıyor bir yandan da sık sık telefonuna bakıyordu.
Sakin bir nefes verip tekrar önümü döneceğim sırada arabanın içinde telefon melodisi yankılanmaya başladı. Aynı telefonu kullanıyor olmamızdan dolayı kısa bir an kendi telefonumu yoklamayı istesem de Araf benden önce davrandı ve telefonunu açtı. Bakışları yavaşça dışarıya dönerken kısa bir an gözleri yüzümde gezindi.
Hoşnutsuz bir sesle "Efendim?" Dedi.
"Zehra bu gerekli mi?" Diyerek dışarıda olan gözlerini bana çevirdi.
"Havaalanına daha fazla geç kalmak istemiyorum."
"Tamam, geliyorum birazdan." Diyerek telefonunu kapattığında rahatsızca bir nefes vermişti.
Dikkatle ona baktım. "Ne olmuş?"
"Şirkette ufak bir sorun çıkmış. Önce oraya uğrayalım sonra geçelim havaalanına."
"Geç kalmayalım sonra?" Diye homurdandım. Kendimize nefes almak için boşluk bırakmaya çalıştığımız her an başka başka şeylerle yüz göz olmak zorunda kalıyorduk.
"Özel jetinin olmasının avantajı bu." Dedi rahatça omuz silkerken. "Biz gelmeden kalkması imkansız. Hem itin işi ne beklesin." Diye eklemeyi de unutmadı.
"Ne sorunu çıkmış?"
"Son proje için imzaladığımız sözleşmede uyuşmazlıklar varmış." Dedi rahatsızca.
Bu konuşmadan sonrada çok bir şey konuşmamıştık. Herkes tekrar işine döndüğünde benimde bakışlarım dışarıya döndü.
Bulutlar İstanbul'un üzerine çullanmış etrafı karanlık bir hava sarmıştı. Yağmur yavaş yavaş cama çarparken akıp giden su damlaları hüzünlü izler bırakıyordu.
Yaklaşık yarım saat sonra araba durduğunda atıştıran yağmuru umursamadan araçtan indim. Ece'nin elini tutup Araf'la birlikte şirkete ilerlerken bu görüntü tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti. Benim elim Ece'nin elinde Araf'ın eli benim belimde...
Kapıdaki güvenlik bizim geldiğimizi fark ettiğinde hızla ayaklandı ve kapımızı açtı. Bakışları üzerimizde kısa bir an dolandıktan sonra Araf'a döndü. "Hoş geldiniz efendim."
"Hoş bulduk Arif."
Adamın gözleri hemen sonra beni buldu. "Çok geçmiş olsun Miraç Hanım." Diyerek kafasını yavaşça eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Genç KurguSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...