Ve işte geldim buradayım...
(KOTA 210 OY 300 YORUM)
Bu arada ufak bir duyuru yakın zamanda instagram hesabı açacağım sevgili okurlarım haberiniz olsun bir daha ki bölümde hesabı sizlerle paylaşacağım. Orada çok çılgın şeyler dönecek. Bundan sonra yazım süreçlerini bizzat takip edeceksiniz veee tabi ki karakterler hakkında soru cevaplar olacak...
Neyse ben kaçar, bölümün tadını çıkartın. :*
Not: Sizleri çok seviyorum benim deli kuzularım :*
Kalbime yıllar önce çapa atmış yalnızlık yavaş yavaş benim kıyılarımdan çekiliyordu. Yıllardan beri gök yüzüme kapatan kocaman siyah şemsiye artık benim üzerimde değildi. Yağmur damlaları üzerime yağıyor ince ince vücuduma dokunuyordu.
O şemsiyenin altında, yaşamayı unuttuğum o zamanlarda çevremde delicesine ıslanan insanları dehşetle izlerdim. Onların başka insanlara duydukları güveni yadırgardım.
Ama artık bende o insanlardan biriydim. Yağmurda sırılsıklam ıslanırken yanımda sevdiğim adam olacaktı. Yanımda güvendiğim adam olacaktı.
Sonunda benim de sırtımı dayayacağım, en zor anımda kafamı yaslayacağım bir omuz olacaktı. Bende diğer insanlar gibi normal olacaktım.
Aynanın karşısında derin bir nefes aldım. Lavabonun sağında duran makyaj fırçasını yavaşça kavradım ama sonra yapacağım hareketi devam ettirmedim. Aynadaki yansımam allığa ihtiyacım olmadığını bas bas bağırıyordu. Heyecandan yanaklarıma kan oturmuş tatlı bir kırmızılık sarmıştı yüzümü.
Bir an Araf'a söyleyeceğim kelimeler aklıma geldi. Ona vereceğim doğum günü hediyesi ellerimi uyuşturup karnıma kramplar girmesine neden oluyordu.
Yıllardır gözlerimden akmayan yaşlar bugün boğazıma oturmuştu. İçim doluyor ama taşmadan tekrar sönüyordu. Yüreğim ağzıma geliyor kalbim ağzımın içinde atıyordu. Dudaklarım kururken sık sık yutkunma hissi ile dolup taşıyordum.
Derin bir nefes bıraktım ve titrek elimdeki fırçayı kenara koydum. Aynadaki yansımamda gözlerimi gezdirdim.
Güzeldim sanırım. Mavi buzdan gözlerim bu günün şerefine sanki parıl parıldı. Beyaz tenim yanıklarımın kızıllığını daha da gözler önüne seriyordu. İri dudaklarımı sık sık dişlediğim için üzerine sürdüğüm ruj silikleşmiş ama aynı zamanda daha doğal bir görüntüye neden olmuştu.
Derin bir nefes verdim ve o an kafamı yukarıya kaldırdım. Tavandaki ışığa gözlerimi dikerken sertçe yutkundum.
Kısık bir sesle. "Lütfen bana yardım et. Lütfen beni utandırma. Lütfen hissettiklerimin yarım kalmasına izin verme. Lütfen kalbimin acımasına müsaade etme. Lütfen Allah'ım..." Nefesimi içime çektim. "Lütfen..."
'Annesinin babasının bile sevmediği bu kız çocuğunun kalbinin sığınacağı o sakin limanı lütfen elinden alma ve kimsenin elinden almasına izin verme.' Çirkef Miraç'ın ettiği dua zihnimin kuytu köşelerinde yankılandı.
Mantığımsa çirkefin aksine tırnaklarını kemirerek bunun hiç mantıklı olmadığını fısıldıyordu.
Tekrar aynaya baktım ve musluğu açıp soğuk suyun mermere çarpışını izledim. Çıkan ses düşüncelerimi bastırırken daha fazla vaktim olmadığı için oyalanmadan elimi altına soktum ve soğuk suyu parmaklarıma değdirip sonrasında boynuma sürdüm.
Hemen sonra ise banyodan çıkıp yatağın üzerine bıraktığım deri montu aldım. Aşağı kata inerken altımdaki siyah kot ve üzerime giydiğim beyaz boğazlı kazağın çok sade olup olmadığını düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAFİR
Novela JuvenilSafir Mavisi gözlerin kömür Karası gözlere değdiği an başladı onların hikayesi... Kalbinin kepenklerini daha beş yaşında indirmiş bir kız çocuğunun kapısını çalan kömür karası gözler... Daha ufacık bir çocukken hayatın üzerine bıraktığı sorumlulukla...