Inferno - Bölüm Dört ♂
"Beni aldattığına inanamıyorum."
Kafamın içindeki sesler yankılanarak artarken derin bir nefes aldım.
"Bana bunu nasıl yapabildi?"
Elimdeki zarf düşmeden önce masanın kenarına bırakarak, en yakındaki sandalyeye oturdum.
"Benimle resmen dalga geçti!"
Bulanıklaşmaya başlayan görüşüme karşılık parmaklarımla başıma hafifçe masaj yapmaya başladım.
"Benimle, kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı!"
"Eminim benim üzerimden hala dalga konusu çıkarıyorlardır!"
"Umarım o şerefsiz en kısa zamanda cezasını bulur."
"Dayanamıyorum."
"Üzgünüm, Elisa..."
Zihnimde yankılanan patlama sesine karşılık korkuyla çığlık attım. Gözlerimi açmak için çaba sarf etmeden korkuyla bağırmaya devam ettim. Sanki o an her yeri karanlık yapan benim gözlerimi sıkıca yummuş olmam değildi. Sanki dünya o an benimle beraber karanlığa bürünmüştü. Şiddetle titrerken, gözlerimden akan yaşların varlığını hissediyor, ancak ağlamayı durduramıyordum. Saniyeler sonra burnuma dolan tanıdık kokuyla birinin bana sıkıca sarıldığını fark ettim. Dudaklarımdan dökülen hıçkırıklar son bulduğunda, nefesimi düzene sokmaya çaba sarf etmeden gözlerimi hafifçe araladım. Her zaman olduğunun aksine karşımda boş bir ofis gördüğüm zaman şaşkınlıkla bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. Bana güven vermek isterce omzumu hafifçe sıktıktan sonra belimdeki elini gevşeterek karşımda diz çöktü.
İstemsizce etrafı kontrol ederken, karşımdaki adamın gücüne bir kez daha şaşırdım. Her ne olursa olsun mutlaka kalabalık olan ofiste, tek bir çalışan kalmamıştı. Cam kapıların ardı dahi bomboştu. Ne çalan bir telefon, ne de klavyeden çıkan rahatsız edici ses vardı. Ağlamaktan kızardığını tahmin ettiğim burnumu hafifçe çektikten sonra bana uzattığı bardaktaki suyu acele etmeden içtim.
"Nasıl hissediyorsun, Jordan?"
Alex'in her zamanki soğuk bakışlarında, beklenenin aksine endişe yakaladığımda istemsiz bir gülümsemeyle elimdeki bardağı kenara bıraktım. Bu sefer ona cevap vermememin sebebi, fiziksel olarak zayıf hissetmemdi. Beynim, dudaklarıma aralanmaları için komut vermeyi reddediyor gibiydi. Boş hissediyordum.
"Elisa bana bak."
Bakışlarımı zorla gözlerine kaldırdıktan sonra kendime güçlü gözükmem gerektiğini hatırlattım. Ancak işe yaradığını söylemek doğru olmazdı. Ona baktığım an irkilerek titredim. Bakışlarım hızla ondan uzaklaşırken, içimde engel olamadığım bir his beni tekrar hıçkırarak ağlamaya itmişti.
"Sakin ol. Seni evine götüreceğim, tamam mı? Orada konuşuruz."
Bakışlarımı tekrar ona çevirmeden başımı salladım ve kolumdan nazikçe tutarak bana destek olmasına izin verdim. Parmaklarım bana destek olan kolunu sıkıca kavradığında, ondan güç alarak zorda olsa birkaç adım attım. Sonra her ne olduysa, onu duyamaz oldum. Bir şeyler söylediğini biliyordum. Ama sesi bana uzaktı. Algılarım kapanmış gibiydi. Konuşmak adına dudaklarımı araladığımda, bir anda tüm gücümü kaybederek düştüm. Şanslıydım ki, yanımda gücüyle ünlenmiş bir adam vardı. Ancak bilincim kapalıyken yanımda olmasını dilediğim kişi o muydu? Bilmiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kadar Derin
RomanceCehennem Inferno'ydu... Beni saran kolları alevdendi, Ruhu ateşle dövülmüştü, Dudakları kıvrıldığı an isimsiz bir yangına sürüklüyordu sizi. Ben ise onun küçük cehennemiydim. O herkesi yakarken Ben, yalnızca onu alevler içinde bırakıyordum. Inferno...