Inferno - Bölüm On Altı ♂

529 11 12
                                    

Inferno – Bölüm On Altı

Elisa Jordan: Uyandım ve yalnızım. (11:42)

Alex Inferno: Bundan daha doğal bir şey göremiyorum, Jordan. (11:42)

Elisa Jordan: Haha! (11:43)

Alex Inferno: Dün gece fazla narkoz vermişler sana... (11:43)

Elisa Jordan: Nelerin gerçek olduğunu hatırlıyorum, Inferno. (11:44)

Elisa Jordan: Hadi, kabul et. Telefonunda "Küçük Cehennemim" diye kayıtlıyım değil mi? (11:44)

Alex Inferno: Çocuklar ve hayal güçleri... (11:45)

Alex Inferno: Sakın çocuk dediğim için üzerindeki sutyeni çıkarmaya çalışma, Jordan! (11:46)

Alex Inferno: Böyle salakça bir şey yapmıyorsundur umarım! (11:48)

Alex Inferno: İnatçı keçi, sırtındaki yaraları zorlama yeter. (11:50)

Elisa Jordan: Yalnızca tuvalete gittim, Inferno. Benim için bu kadar telaşlanmana gerek yok... Gözlerim yaşardı. (11:51)

Alex Inferno: Senin için telaşlanmıyorum. Göz zevkim için telaşlıyım. Son birkaç gündür olmayan göğüslerini görmekten sıkıldım. Bütün gece üstünde yattığın için daha da küçüldüklerini düşünüyorum. (11:52)

Elisa Jordan: Inferno! (11:52)

Alex Inferno: Sutyenini çıkarıp göğüslerini kanıtlamak için üstsüz bir fotoğraf atmana hayır demem, güzelim. Ama önce git ve karnını doyur. Akşam yanına geleceğim. (11:54)

Yatağıma yüz üstü uzanmış, uzun zamandır izlemeye vakit bulamadığım dizileri izliyordum. Ve dünyanın en sıkıcı şeyi sırt üstü yatamamaktı. Kenarları sırtımdaki yaraları kestiği için sutyenimi çıkarmış, üzerimde bol bir kazakla duruyordum. Banyo yapmak istiyordum ama sırtımdaki sargılar pek müsaade etmiyordu. Sıkıntıyla derin bir nefes aldım. Odamın kapısı nazikçe birkaç kez çalındı.

"Müsaitim."

Kapım Inferno tarafından aralandığında oturduğum yerde doğrularak gülümsedim. Odamın kapısını yavaşça kapattıktan sonra kırışmış ceketini çıkarıp koltuğun kenarına bıraktı.

"Bir şeyler yedin mi, Jordan?"

"Yedim, ilaçlarımı almam gerekiyordu."

Söylediklerimi başıyla onayladıktan sonra yatağımın kenarına, dizlerimin önüne oturdu ve dizüstü bilgisayarımın ekranını kapattı. Bakışları endişeyle örtülüydü.

"Anlat bana, Jordan," dedi bir anda.

Kaşlarımı çattım. Tepkime karşılık olarak bir süre sabırla bekledi. Ben konuşmamak konusunda inat ettiğimde, anlayışla derin bir nefes aldı. Kızgındı ama bunun sebebi ben değildim.

"Jordan, lütfen."

Tepkisizliğime karşılık olarak gömleğinin kollarını dirseklerine kıvırdı. Nedense bir şeyler anlatmak istesem bile kelimeler dudaklarımdan dökülmeyecek gibiydi. Ellerini iki yanıma koyarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Onun yüzünü gördün mü?"

"Gördüm," diye mırıldandım.

Sert bakışları anlayışla yumuşadığında dudaklarıma uzandı. Nazikçe nefesini dudaklarıma üfledikten hemen sonra küçük bir öpücükle beni ödüllendirdi. Dudakları dudaklarımı sararken parmaklarım saçlarını buldu. Onu kendime çektim. Uzun süren saniyelerin sonunda benden ayrıldığında nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Beni sakinleştirmek adına başvurmayacağı yol yok gibiydi. Canımı yakan kişiyi bilmek istiyordu. Nedenini merak ediyordum ama sormamakta kararlıydım.

"Kimdi o, Jordan?"

"O öldü, Inferno."

Bakışları gözlerimde kaldı. Yüz ifadesinin donduğunu gördüm. Söylediğim karşısında gözlerini kırpıştırarak bir süre bekledi. Şaşırdığını görebiliyordum. Ancak bu kısa çaplı bir şaşkınlıktı. Büyük ihtimalle ona yalan söylediğimi düşünüyordu.

"Jordan, lanet olası hiç kimseden korkmana gerek yok. Bana onun kim olduğunu söyle." Ses tonu yumuşaktı ama beni uyardığının da bilincindeydim. Sorusuna cevap almadan vazgeçmeyecekti.

"Inferno, şimdi değil."

Gözlerimin dolduğunu gördüğünde sıkıntılı bir nefes vererek beni kollarına çekti. Bedenim göğsüne çarptığında saçlarımı okşayarak beni kendine yaklaştırdı. Dizlerinin üzerinde oturmuş, ağlamamak için onun gücünden cesaret alıyordum. Beni kucağına aldıktan hemen sonra yerinden kalkarak odanın ışıklarını kapattı. Dizüstü bilgisayarı sehpaya bıraktıktan sonra yatağımın örtülerini açarak benimle birlikte uzandı. Başım sol omzunun üzerinde huzurla beklerken gözlerimi yumdum. Nefesi saçlarımı dövüyordu ve parmaklarım altında göğsünün kasıldığını hissediyordum.

"Küçük cehennemim," diye fısıldadı sessizce.

Gülümsedim.

"Sabah sutyenini çıkarmanı söylerken ciddi değildim." Sesinden gülümsediğini anlamam çok zor değildi. Saçlarımla oynamaya devam ederken fısıldadı. "Ve kabul etmeliyim ki, bu; şu ana kadar yaptığın en tahrik edici şey..."

Yanaklarımın kızardığını hissettim ve kalp atışlarımın göğsüne çarptığını umursamamaya çalışarak onun kollarında uyudum. Son zamanlarda huzurlu hissetmemi sağlayan tek şey kollarında olup gücünden güven almaktı. Nereden böylesine saçma bir düşünceye kapıldığımı bilmiyordum. Ancak her ne olursa olsun, beni korumak için yanımda olacağına inanıyordum...

Bol bol yorum beklemeli miyim sizce?

Cehennem Kadar DerinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin