Inferno – Bölüm On Bir ♂
Annem, Inferno ile ilgili bana baskı yapmaya kısa bir süreliğine ara vermişti. Ancak işin korkunç yanı, kışkırttıktan hemen sonra yanından kaçtığım çok sevgili Alex Inferno'nun şirketi önünde dikiliyor olmamdı. Babam, kahvaltı masasında Alex'ten rica etmesini beklememi çok büyük bir saygısızlık olarak görüyordu. Şanslıydım ki, saygısızlık olarak gördüğü tek şey buydu. Bu sebeple beni toplantısını yürütmem ve birkaç not almam için Inferno'yla görüşmeye yollamıştı. İşin daha da korkunç olan tarafı, kıyafetlerimi annemin seçmiş olmasıydı. Sanki Dünya bir günlüğüne Inferno'nun tarafına geçmişti. Benden intikam alması için her küçük detay hazırdı.
Asansörün düğmesine bastığımda yanaklarım istemsizce kızardı. İlk kez öpüştüğümüz yerde tek başıma dikiliyor olmak biraz rahatsız hissettiriyordu. Kapılar açılana kadar arkamdaki camdan bölmeye baktım. Şirketin içi tam anlamıyla gözler önündeydi. Bu da önceki öpüşmemizde birçok şahidimiz olduğu anlamına geliyordu. Ne yazık ki...
Kapılar aralandığında dizlerimin biraz üstünde biten dar eteğim el verdikçe geniş adımlar attım. Sekreterin masasına ulaştığımda önceki seferden beni tanıyan sekreter elindeki işleri aceleyle bırakarak yerinden kalktı.
"Bayan Jordan, hoş geldiniz. Bay Inferno sizi bekliyor."
Zihnim geri dönmem için yalvarıyor olsa da, bu noktadan sonra geri dönmek için pek bir şansım yoktu. Geniş kapıyı güçlü bir şekilde tıkladıktan hemen sonra içeri girerek ardımdaki kapıyı kapattım. Bakışları anında beni buldu. Öyle bir şekilde bakıyordu ki, tehlikede olduğumu en derinlerimde hissediyordum. Masasının başında küstah bir şekilde oturmuş, göğsünü saran beyaz gömleğinin kollarını kıvırmıştı. Tehditkar bakışları üzerimde gezinirken yerinden kalktı. Güçlü adımlarla bana yaklaşırken yutkundum.
"Kaçacak yerin olmaması nasıl hissettiriyor, Jordan?" Parmakları kalçalarımın yakınından yol alarak belime yükseldi. Bana dokunmuyordu, sadece yakınımda olduğunu hissettiriyordu.
Sakince ardımdaki kapının kilidini çevirdiğinde istemsizce gözlerine baktım. O an yüzümde nasıl bir ifade olduğunu bilmesem de, bana bakışları bir anda neşelenmişti. Klasik kendini beğenmiş gülüşü yüzüne oturmuştu.
"Hafızanızın çok iyi olduğunu duydum," diye mırıldandı burnunu saçlarıma sürterken.
"Öyledir, Bay Inferno."
"O halde, not almanıza gerek kalmayacak..."
Nazikçe omzumdaki çantayı çekip aldıktan sonra yavaşça yere bıraktı. Ancak eğildiği yerde öylece kaldı. Hemen karşımda diz çökerek bir süre beni alttan izledi. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde elimden geldiğince geri çekildim. Bana fazla yakındı, gereğinden fazla yakın... Parmakları eteğimin bitiş noktasına ulaştığında bakışları hala gözlerimdeydi. Yüzündeki sırıtış silinmemişti. Tenimi okşayarak, yavaşça eteğimi yukarı itti. Gözlerini bir an olsun benden çekmiyordu. Yavaşça yerden kalkarken, burnu karnıma sürtünmüştü. Bilerek yaptığına adım gibi emindim. Eteğimi kalçalarımın hemen altına gelene kadar yukarı çekmeye devam etti.
"Şimdi, Bayan Jordan," diye mırıldandı burnunu kulağımın hemen altında bir noktaya sürterken. "Toplantıma başlamak için hazır gibisiniz."
Aramızdaki yakınlık yüzünden aldığım her derin nefeste göğüslerim kaslı gövdesine çarpıyordu. Ve kendimi derin nefesler almaktan alıkoyamıyordum. Parmakları uyarır nitelikte belime baskı yaparken soluğumun boğazımda takıldığını hissediyordum.
"Inferno Şirketleri için özgün bir tasarım yapılmasını istiyorum." Sol elinin parmaklarıyla belime tatlı bir işkence yaparken sağ eliyle bacağımı nazikçe kaldırdı. Sol bacağım sırtına doğru büküldüğünde sanki mümkünmüşçesine bana daha da yaklaştı.
"Tasarımı ve içeriği şirketinize bırakıyorum." Açıkta kalan bacağım boyunca parmaklarını dolaştırırken kendini bana doğru itti.
"Size güveniyorum," dedi tehlikeli bir şekilde gülümserken. Tehditkar bir şekilde kendini bana sürterken gülümsemeye devam ediyordu. "Siz bana güveniyor musunuz?"
Üzerimde bıraktığı yoğun hisse karşılık istediğim tek şey gözlerimi kapatıp başımı arkadaki kapıya dayamaktı. İşkencesini bitirmesini istiyordum. Parmakları belimden ayrılıp belinde duran bacağımın iç kısmına ulaştı. Parmakları biraz daha derinlere inmek üzereyken göz kapaklarımın titrediğini hissettim.
"Jordan, bana güveniyor musunuz?"
Sorusuyla kendime geldiğimde gözlerimi olabildiğince açık tutmaya çalıştım. Tekrardan yüzüne odaklandığımda yüzündeki tehlikeli gülüşün silinip, yerini ciddi bir ifadenin aldığını gördüm. Benden cevap beklediğini göstermek isterce kendini bana ittiğinde ellerim istemsizce omuzlarını buldu.
"Evet," diye fısıldadığımda gülümsedi.
Diğer bacağımı da tutup beni kaldırdığında tamamen ondan güç alıyordum. Omuzlarını tutan ellerimden biri ensesine kayarken küçük bir şaşkınlıkla yutkundum. Beni kucağına alır almaz sırtımı olduğundan daha sert bir şekilde kapıya yasladı. Tek koluyla beni olduğum yere sabitledikten sonra saçlarımın bir kısmını geriye iterek yüzünü boynuma gömdü. Becerikli bir şekilde gömleğimin iki düğmesini açarken bir yandan tepkimi izliyordu. Dudakları ikinci kez boynumla buluştu. Nazik ve küçük öpücükler kondurarak çeneme ulaştı. Dudaklarıma geldiğinde duraksayarak dudaklarını yaladı. Dili, dudaklarıma çarptığında istemsizce titredim.
"Bana güvendiğinize göre..."
Dudakları çok kısa bir an alt dudağımın üzerinde duraksadı. Hemen sonra ona sarılı olan bacaklarımı hafifçe aralayarak beni yere bıraktı. Ayakta durabildiğime emin olabilmek için bir süre belimden bana destek vermeye devam etti. Ben hızlı hızlı nefesler alırken onda değişen pek bir şey yok gibiydi. Yere eğilip eteğimi düzeltti ve çantamı bana uzattıktan sonra dağılan saçlarımı yavaşça düzeltti.
"Sanırım koşullarımız uyacaktır. Babanıza detayları özel bir toplantıda onunla konuşabileceğimi iletin..."
Arkamdaki kapının kilidini açtıktan hemen sonra bana ikinci kez bakma gereği duymadan masasına döndü. Kapının önünde, dağılmış bir şekilde öylece kalakaldım. Bakışları bana çarpmadan masasına dağıttığı işlere odaklandı. Damarlarımda kol gezen adrenalinle öfkeli bir nefes aldım. İleri gitmişti. Arkamdaki kapıyı kapatarak asansöre yürüdükten sonra kenardaki aynayla olabildiğince üzerimi düzelttim. Inferno, beni, benim başlattığım oyunda yenmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kadar Derin
RomanceCehennem Inferno'ydu... Beni saran kolları alevdendi, Ruhu ateşle dövülmüştü, Dudakları kıvrıldığı an isimsiz bir yangına sürüklüyordu sizi. Ben ise onun küçük cehennemiydim. O herkesi yakarken Ben, yalnızca onu alevler içinde bırakıyordum. Inferno...