Inferno – Bölüm İki ♂
Derin kahkahası kulaklarımda çınladı. Tekrar. Üçüncü kez. Neden bir insan bu kadar güzel gülerdi ki? Bir insanı bu denli gülmeye ne iterdi? Elimdeki dergiyi kenara bırakarak bakışlarımı kaldırdım. Dördüncü kez aynı itici ezgiyle titredim.
"Bugün yine formundasın, Inferno." Dudaklarımdan dökülen kelimelerle duraksayan adama baktım.
Oturduğum sandalyenin sağ tarafında durmuş, birkaç adım ilerisindeki meraklı kadından gözlerini ayırarak bana odaklanmıştı. Önce yürüyüp gideceğini düşündüm. Birkaç gece önce baştan çıkarmaya çalıştığı kadınlardan yalnızca biri olduğum için aşağılar bir nitelikte beni sürüp gitmesini bekledim. Ancak beklediğim şeyi yapmadı.
"Liz, sen ofise yalnız dön. Benim küçük bir işim var."
Mesafeli sesi kulaklarıma dolduğunda ürperdim. Bakışlarımı cesur bir tavırla gözlerinden ayırmamam gerektiğini biliyordum. Ama güçlü elleri karşımdaki sandalyeyi bana yaklaştırdıktan hemen sonra bacaklarıma sürtündüğünde, gözlerimi kaçırmaktan kendimi alıkoyamadım.
"Göster ama elletme. Oyunun ismi bu değil mi?"
Asabi bakışları eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarımda dolanırken, bedenimi ele geçiren sıcak hisle bakışlarımı ondan ayırdım.
"Elisa," diye mırıldandı bakışları göğüslerime ulaştığında. "Bu oyunu devam ettirerek beni yoruyorsun. Ve bu oyuna en kısa zamanda son vermezsen, benimle yatağa geldiğinde seni sonsuza kadar kıvrandıracağım."
İçimde hissettiğim derin istek duygusuyla nefesim hızlandığında, dudakları alaylı bir gülüşle kıvrıldı. Nasıl oynayacağını benden daha iyi biliyor olması canımı sıkıyordu. Şuan istese, yalnızca konuşarak o güzel kahverengi gözleriyle zihninde beni soymaya devam ederek orgazm olmama yardımcı olabilirdi. Ya da o güçlü parmaklarını hiçte nazik olmayan bir şekilde içime-
"Aklındakileri bölmek istemem, ancak bana öyle bakmaya devam edersen seni bu sikik kafenin ortasında çok fena hırpalayacağım."
Dudaklarımı yavaşça ıslattıktan sonra çantamdan çıkardığım parayı masanın üzerine bıraktım. Resminin açık olduğu dergiyi görmemiş olmasını umarak katladıktan sonra bacaklarımın onunkilere değmesine önem vermeden yerimden kalktım. Bakışları aşağıda olmasına rağmen hiç çekinmeden benden üstün olduğunu ortaya seriyordu. Yaptığı hiçbir şeyde tereddüt etmeden yerinden kalktı. İlk defa birinin yanında böylesine küçük kaldığımı hissettim. Güzel burnunu nazikçe saçlarıma yaklaştırmadan önce hiçte nazik olmayacak bir tonda fısıldadı.
"Üzerindeki pahalı parfüm, sence kaç sevişmeden sonra silinir, Jordan?"
Geri adım atmadan yavaşça gülümsedim. Çekinmeden parmaklarımı yüzünde gezdirdim bir süre. Olabildiğince yakından, elimden geldiğince hafızama kazıdım ifadesini.
"Altı," diye fısıldadım tehlikeli bir tonla. "Birlikte olduğum adam kadar iyi olabilirsen, altı seferde bu pahalı kokuyu yok edebilirsin, Inferno."
Ve kararan bakışlarının beni nasıl şehvetle süzeceğini düşünmemeye çalışarak arkamı döndüm ve oradan uzaklaştım.
Her paragrafa yorum yapan o güzel okur kitlemi özleyerek geri dönüyorum... Her yoruma yeni bir bölüm paylaşabilirim sanırım, şimdilik böyle anlaşalım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kadar Derin
RomansaCehennem Inferno'ydu... Beni saran kolları alevdendi, Ruhu ateşle dövülmüştü, Dudakları kıvrıldığı an isimsiz bir yangına sürüklüyordu sizi. Ben ise onun küçük cehennemiydim. O herkesi yakarken Ben, yalnızca onu alevler içinde bırakıyordum. Inferno...