Inferno - Bölüm Otuz Dört ♂
Paragraf arası yorumlarınızı bekliyorum... en bolundan hem de 🌞 ama önce bir ateş emojisi alalım başlamadan 🌞
"Neyi," diye fısıldadım tekrar.
"Seni seviyorum, küçük cehennemim."
Şaşkınlıkla geri çekilecek gibi olduğumda parmakları belimi daha güçlü tutarak ondan kaçmamı engelledi. Ona güveniyordum. Söylediği her söze hemen inanırdım. Ama diğer yanım her şeyin bir oyun, bir yalan olmasından delicesine korkuyordu. Tepki veremedim.
"Bana çok çabuk güvenemeyeceğini biliyorum. Daha önce birçok kez hata yapmış olduğumun bilincindeyim. İnatçı bir keçi olup seni delirttiğimin de farkındayım. Ama burada hissettiğim," dedi kalbini gösterirken "bambaşka."
"Beni seviyorsun?"
Dudaklarımdan dökülen soruya karşılık başını salladı. Ellerimi avuçlarının arasına alıp her bir parmak ucuma küçük öpücükler bırakırken beni inandırmaya çalışır gibiydi. Beni inandırmasına gerek yoktu. Söylediği en küçük şeye inanmaya hazırdım. Yalan söylüyor bile olsa, onun söylediklerine kanmak istiyordum.
"Seviyorum," dedim.
Dudaklarımdan dökülen kelime istemsiz bir şekilde firar etmişti. İkimizde ani bir şaşkınlıkla birbirimize baktığımızda kalbimin göğsüme baskısı iki katına çıktı.
"Neyi," dedi. Bakışlarında endişe kol geziyordu.
"Seni," diye fısıldadım. "Seni seviyorum."
Dudaklarımdan dökülen cümleyi tamamen idrak edebilmek adına bir süre yüzümdeki ciddi ifadeyi izledi. Ardından beni sıkıca kendine çekip kollarını etrafıma sardığında ne yapacağımı bilemedim. Beni cidden seviyor olduğuna inanmam çok kolaydı. Hayallerimi yıkmamasını diledim...
"Benimle dalga geçmiyorsun değil mi, Jordan?"
Kollarının arasından beni çıkarmadan daha da sıkı sarılarak sorduğu soruya karşılık afalladım.
"Sen benimle dalga geçmiyorsun değil mi, Inferno?"
Kısa bir sessizlik odayı kapladığında derin bir nefes aldım. Neden cevap vermiyordu? Etrafıma sardığı kollarını çektikten sonra kucağında oturuyor olmamı umursamadan arkasına yaslandı. Alaylı gülüşü, dudaklarına geri dönmüştü. Kaslı kollarını, başına destek olmak adına geriye kıvırırken oldukça keyifliydi. Kaşlarımı çattığımda yüzündeki gülümseme büyüyerek dev bir kahkahaya dönüştü.
"Alex?"
Huzurlu kahkahası odayı doldurup dışarı taşacak cinstendi. Mükemmel dişleri ve harika ses tonuyla sergilediği tiyatroya kısa bir an bakakaldıktan sonra öne atılarak elimle olabildiğince ağzını kapatmaya çalıştım.
"Sus!"
Dudaklarının üzerine kapanan parmaklarıma rağmen gülmeye devam ettiğinde elimi biraz daha bastırdım.
"Sussana," diye mırıldandığımda parmaklarımın altında küçük bir gülümseme bırakarak sessizleşti.
"Neden susmamı istiyorsun?" Nefesi tenime çarptığında irkildim.
Derin bakışlarını görmezden gelmek imkansızdı ama bir anlığına karşımdaki adamın olmadığı bir Dünya yarattım zihnimde. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Susmalıydı, çünkü... Çünkü mükemmel bir gülüşü vardı. Kapının ardına taşıp diğer insanları ulaşmasını istemediğim bir gülüştü bu. Yalnızca ben duymak istiyordum. Ona ait olan her şeyi sahiplenmek istiyordum. Alex Inferno, cehennemin varisi bile olsa, onunla yanmak kabulümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kadar Derin
Любовные романыCehennem Inferno'ydu... Beni saran kolları alevdendi, Ruhu ateşle dövülmüştü, Dudakları kıvrıldığı an isimsiz bir yangına sürüklüyordu sizi. Ben ise onun küçük cehennemiydim. O herkesi yakarken Ben, yalnızca onu alevler içinde bırakıyordum. Inferno...