Inferno – Bölüm On ♂
Üzerimdeki geceliği değiştirmek için odama yöneldiğimde annem de beni takip ediyordu.
"Ne kadar süredir birliktesiniz? Bağış gecesinde seni dansa kaldırmamıştı. O gün aranız mi bozuktu?"
"Anne çok kısa bir süredir birlikteyiz. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Henüz aramızda net olan bir şey yok. Lütfen, kimseye bu konudan bahsetme."
Dolabımdan aldığım elbiseyi üzerime geçirirken annem aklındaki soruları sormamak için büyük bir çaba harcıyordu. Bu konuda birçok şeyi merak ettiğini biliyordum. İşin acayip yanı, bende merak ediyordum. Inferno ortaya kocaman bir yalan ativermişti ve şimdi ben de ne yapacağımı bilmiyordum. Ona ayak uydurmaktan başka bir seçeneğim yoktu. Şimdilik...
"Anne, kimseye bir şey belli etmeyeceksin değil mi?"
Annemin kararsız bakışları bir süre üzerimde gezinirken bana çoktan herkese her şeyi anlatmış bir izlenim bıraktı. Tanrı şahidim olsun ki, bunu yapardı. Telefonunda her kimlerin ortak olduğunu bilmediğim arkadaş gruplarından birine mesaj atmış olsa, bütün sosyete şuan kapımızda olurdu. Yapmamasını ve yapmayacağını ümit ettim.
"Tamam, tatlım. Siz aranızda anlaşana kadar birilerine söylemek yok..." Dilinden dökülen isteksiz cümleye karşılık gülümseyerek ona sarıldım. Bu kadar taze bir olayı -özellikle benimle ilgi olan bir olayısaklamak onun için çok zordu.
Tahmin edebiliyordum...
Bahçeye indiğimizde kahvaltı masasında onu görmenin verdiği heyecanla derin bir nefes aldım. Babamla birlikte oturmuş derin bir sohbete dalmışlardı. Annem babamın yanına geçerken beni Inferno'nun yanına oturmam için itekledi.
"Bay Inferno, anne ve babanız kahvaltıda bize katılmayacak mı?"
Yerime oturduktan hemen sonra sorduğum soruya karşılık, yüzünde yapay bir gülümsemeyla bana döndü.
"Size de günaydın, Bayan Jordan. Babanızla görüşmem gereken bir konu vardı. Yalnız gelmek istedim." Kendini beğenmiş cümlelerine karşı kaşlarımı çatarak önüme döndüm.
Bu kadar küstah olmak için özel bir çaba sarf edip etmediğini merak ettim. Fazlasıyla kendini beğenmişti. Yanımızda başkaları olsun ya da olmasın, bana karşı olan ciddiyetsiz ciddiyeti (!) derin bir maske gibi aramıza giriyordu. O maskeyi söküp almak istiyordum. Tıpkı bir süperkahramanın maskesi düştüğünde yüzünde beliren mahcup ifade gibi bir ifade görmek istiyordum.
Kahvaltımıza devam ederken, babam ve Inferno derin bir iş sohbeti içine dalmışlardı. Aklıma gelen fikirle istemsizce gülümsedim. Inferno'nun maskesini nasıl düşüreceğimi biliyordum. Yüzünde mahcup bir ifade göremeyecek olsam da, geçici olarak maskesinin yerine doğal bir ifade getirebilirdim. Annem müsaade isteyip masadan kalkarken arkama yaslanarak iş sohbetini dinlemeye başladım.
"Kesinlikle katılıyorum. Şirketlerin bu denli yarış içine girmiş olması piyasayı canlandırdı."
Babam önündeki kahveyi yudumlarken Alex'in söylediklerine onay veriyor ve görüşüne katıldığını uzunca açıklıyordu. Beklediğim fırsatın geldiğini düşünerek sol elimi yavaşça Inferno'nun bacağına koydum. Bulunduğumuz konumdan dolayı babamın olanları görmesi neredeyse imkansızdı. Ancak Inferno, parmaklarım bacağına değdiği an kasıldı. Gülümsedim. Bakışlarının bana dönmemiş olmasının verdiği cesaretle, parmaklarım bacağının iç tarafına kaydı. Neredeyse okşar gibi teninde geziniyor olmam bile dişlerini sertçe sıkmasına yetmişti. Gördüğüm kadarıyla yüz ifadesinde hala ciddi bir değişim yoktu. Oyunuma devam ettim.
Parmaklarım yavaşça daha üst kısımlara tırmanırken elini nazik olmayacak bir şekilde elimin üzerine koydu ve hafifçe sıktı. Oyunumdan dönmeyeceğimi biliyor olmalıydı. Parmaklarıma dolanan parmaklarından kurtulup tekrar bacağına yöneldiğimde bu sefer daha sert bir şekilde parmaklarımı tutarak elimi daha da yukarılara çıkmaya teşvik etti. Beni kışkırtıyor olmasına hafifçe gülümsedim. Pes edeceğimi düşünüyordu, bu yüzden parmaklarımı erkekliğine bastırıyordu. Ancak elini serbest bıraktığında ikimizin de o an beklemeyeceği bir şey yaptım.
Sessiz bir şekilde fermuarını açıp, aramızdaki engellerin bir tanesini aşarak ona dokundum. O an yalnızca onun değil, benim maskem de paramparça oldu. Bakışları babamdan ayrılıp gözlerime sabitlendi. Yüzünde daha önce görmediğim tarzda bir şaşkınlık ifadesi vardı. Gözleri kararmıştı ve parmaklarım altında sertleştiğini hissedebiliyordum. Ama nedense elimi oradan çekmeyi akıl edemedim.
"Bir sorun mu var?"
Babamın sesiyle toparlanıp hafifçe öksürdü. Ancak yüzündeki maskeye öyle sert vurmuştum ki, yeni bir maske takmak için sakinleşmesi gerekiyordu.
"Bayan Jordan'dan bir bardak su rica edecektim." Yüzündeki o kırık ifadeyle bana döndüğünde alay ederce gülümsedim.
"Lütfen dediğinizi duyamadım, Bay Inferno." Sözlerimle eş zamanlı olarak parmaklarımı üzerinde oynattığımda gerildi. Babam her ne kadar olanlardan bihaber olsa da, Inferno'dan rica etmesini istediğim için öfkelenmiş gibiydi. Tam yaptığımın kabalık olduğunu söylemek üzere ağzını açtığı sırada Inferno onu susturdu.
"Lütfen, Bayan Jordan."
Parmaklarımı oldukça yavaş bir şekilde geri çekerek yerimden kalktım. Masadaki iki adamın da sert bakışlarını net bir şekilde hissediyordum. Masanın diğer tarafına uzanıp aldığım soğuk suyu keyifle Inferno'nun bardağına doldurduktan sonra sandalyemi düzelterek suyuna uzanışını izledim.
"Müsaadenizle, benim yapmam gereken birkaç işim var. Size afiyet olsun..."
Masadan uzaklaşıp mutfağa girerken ne kadar büyük bir belaya bulaştığımı bilmiyordum. Inferno'ya ilk defa bu kadar sert bir şekilde meydan okumuştum. Onun gibi bir adamın ne kadar büyük karşılık vereceğini de tahmin etmek zor değildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennem Kadar Derin
RomanceCehennem Inferno'ydu... Beni saran kolları alevdendi, Ruhu ateşle dövülmüştü, Dudakları kıvrıldığı an isimsiz bir yangına sürüklüyordu sizi. Ben ise onun küçük cehennemiydim. O herkesi yakarken Ben, yalnızca onu alevler içinde bırakıyordum. Inferno...