Nasıl dönüştürüldüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ya da neden dönüştürüldüğüm...
--
Ben Mia. Sırlarla dolu bir aileden gelen kız. Etrafında onlarca şey yaşanan ama hiçbirini göremeyen kız. Saf biri değildim. Ama ailem iyi bir oyuncuydu. Aslında onlara kızamazdım. Beni korumaya çalışıyorlardı. Bunun için canlarını vermişlerdi.
Küçükken evimizin en alt katında bir oda vardı. Hep karanlıktı o oda. Oraya gitmeye çoğu zaman korkardım. Zaten annem ve babamda gitmeme izin vermezlerdi. Fakat bir gün o küçük aklımla korkumu yenebilmiş ve oraya gitmiştim. Tabii tek bulabildiğim şey büyük bir kitaplık olmuştu. Orada bir yerlerde gizli bir geçit olduğunu nereden bilecektim ki?
Eğer babamı gizlice gözetlemeseydim hala bilemiyor olacaktım. Sonucunda oraya gitmiştim. Geçitten geçmiş ve o sırlarla dolu olan odaya ilk minik adımımı atmıştım. O zamanlar bu garip çubukların ne olduğunu anlayamamıştım. Ailem bu çubuklarla ne yapıyor acaba, diye düşünmüştüm. Şimdi anlıyordum ama.
Vampirler... Bu kelime, bana üç yıl öncesine kadar oldukça yabancıydı. Fakat şimdi adım kadar iyi biliyordum bu kelimeyi. Kan emiciler, bu kelimeyi ilk araştırdığım günü anımsadım. 'Kana susama, hız, güç...' bu cümleleri okuduğum zamanı anımsadım. Ne kadar korktuğumu... Aslında ben büyük bir yalanın içerisindeydim ve bunu çözmek için yapboz da ki parçaları birleştirmem gerekiyordu. Parçalarsa dört bir yana saçılmıştı ve onları bulmak sandığım kadar kolay olmayacaktı...
Ben bu yapbozun son parçasıydım. Son parça ve en büyük parça.
Ben Mia, üç yıl önce bir vampir tarafından dönüştürüldüm. Üç yıl önce kaderim çizilmiş, ben üç yıl önce yeniden doğmuştum. Yada ölmüş. Yada yeni bir başlangıç yapmıştım. Aslında benim geleceğim çoktan görülmüştü. Neler yaşayacağım, nasıl biri olacağım, ne olacağım... Her şey. Ben yapbozun en büyük parçasıydım ve bu o kadarda kolay değildi. En büyük parça olmak her zaman daha çok ses getirirdi çünkü. İşte o gün, benim hikayemin başladığı o gün parçalar etrafa dağılmıştı. O gün...
--
Okuldan yeni çıkmıştım ailemin ölümünden dolayı derslerle pek alakam yoktu, bu yüzden çıktığımda direkt mezarlığa gitmiştim. Ailemin mezarlarının baş ucunda oturmuş sessiz sedasız ağlıyordum. Zordu bu. Çok zordu. Alışmak zorunda olduğumun farkındaydım. Ve bu farkındalık beni actıyordu. İnsan ailesinin yokluğuna nasıl alışabilirdi ki? Can parçanızı kaybediyordunuz. Dayanılmaz bir acıyla yanıp tutuşuyordu bedenim. Çığlık atmak istiyordum. Sesimi duyansa yoktu. Koca şehirde yapayalnız kalmıştım. Koca bir evde bir başıma kalmıştım.
Düşüncelerin, olanların ağırlıyla başımın döndüğünü hissettim. Göz yaşlarım süzülürken ayağa kalktım ve çantamı aldım. Göz yaşlarımı elimin tersiyle ittim ve derin bir nefes aldım.
"Hoşçakalın." Uusulca fısıldarken onlara, veda ettim. Ardından yavaş adımlarla mezarlığın çıkışına doğru yürüdüm.
"Mia..." İsmimi duymamla durmam bir oldu. Kaşlarım çatılı bir şekilde arkama döndüm. Görünürde kimse yoktu. Ağaçların arkasında bir karartı belirdi ve aniden kayboldu. Ağaçtan birkaç yaprak yere düşerken aynı sesi tekrar duydum.
"Mia..." İçgüdüsel olarak arkama dönerken yine görünürde kimse yoktu. Bu neydi şimdi?
"Her kimsen çık ortaya! Aptal şakalarına ayıracak vaktim yok!" Sinirle bağırırken bir kıkırdama sesi duydum.
"Ah küçük kız... Ses tonunu alçaltmanı öneririm." Benimle konuşan ama göremediğim bu yabancının ukala sesi sinirimi bozmuştu. Alayla konuştum bende aynı şekilde.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Vampir
VampireAilesinin ölümünden sonra tek bir ısırıkla hayatı değişen Mia'nın bundan sonra hayatını nasıl şekillendireceğine dair hiç bir fikri yoktu. Onu bekleyen türlü zorluklar vardı önünde. O ısırık onun hayatının dönüm noktasıydı. Aynı zamanda geçmişinden...