1 HAFTA SONRA
Ölüme alışılır mıydı? Ölüm bu kadar net miydi peki? Giden gidiyor ve kalan hiç unutamıyor muydu? Hep var mıydı acısı? Üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, hep böyle mi olacaktı? Ölümün kendisi benken, ölüme alışamamak garipti. Gidene değil de kalana zordu işte. Annem ve babamdan sonra bu, gerçekten çok ağırdı.
"Günler geçti Mia, kendine gelmelisin artık." Oturduğum koltuktan günlerdir kalkmamış olduğum, hiçbir şey yiyip içmemiş ve konuşmuyor olmam kendime gelmem gerektiğini haykırıyordu bana fakat olmuyordu işte. Kendime gelmek istemiyordum. Yıllarca burada oturup ölmeyi beklemek istiyordum. Günlerdir Eric ile bile konuşmuyordum. Jorden arada bir yanıma gelip iyi olup olmadığıma bakıyordu. Onun dışında kimseyi istemiyordum yanımda. Gözlerim sokak lambasındaydı her gün. James'ten ise ses seda yoktu.
"İntikam almamız lazım. Yanına kalmamalı." Jorden'ın beni ayaklandırmaya çalıştığı belliydi. Bunu zaten düşünüyordum. İntikam alacaktık. Bu elbette yanına kalmayacaktı.
"Alacağız." Günler sonra konuştuğumda Jorden geçti ve karşıma oturdu.
"Sana söz veriyorum güzelim, onu öldüreceğiz." Başımı olumlu anlamda salladım. James'in acı içinde can verdiğini görmek istiyordum. Bu caniceydi belki de. Fakat umurumda değildi. O herif ölmeden gün yüzü yoktu bana.
"Bana biraz izin ver Jorden." Jorden başını sallayarak ayağa kalkıp odadan çıktı. Banyoya ağır adımlarla yürürken attığım her adımda odada Emily'nin sesi yankılanıyordu sanki. Derin bir nefes almaya çalışarak banyoya girdim. Soğuk suyu yüzüme çarparken biraz da olsa rahatlamaya çalıştım. Jorden haklıydı. Şu an ağlayıp içime kapanacak zaman değildi. Tam tersi güçlü durup intikamımı almalıydım. Banyodan çıkıp üzerimi değiştirdim ve odadan çıktım. Koridorun sonunda ki odaya gözlerim kayarken adımlarımı oraya yönlendirdim. Emily'nin odasına girip girmemekte kararsız kalırken ani bir hamleyle odaya girdim. Tanıdık parfüm kokusu etrafımı sararken gözlerim dolmaya başlamıştı. Dikkatimi yatağın üzerindeki albümler çekmişti. Yatağa otururken albümleri elime aldım. Elimde ki birkaç resme göz gezdirdikten sonra albümleri yerine koydum. Tüm resimleri özenle albüme yerleştirdikten sonra dolapta ki kıyafetlerin arasına yerleştirdim.
Odadan çıkmayı düşünürken, aklıma teyzemin günlüğü gelmişti. Bana bir günlük tuttuğundan bahsetmişti. Okumayı düşünmeden edememiştim. En sonunda karar verip okumayı tercih ettim. Yatağın yanında ki komodinin çekmecesini açıp küçük kahverengi defteri elime aldım. Odama geçip yatağıma oturdum. Günlüğün ilk sayfasını açtım.
07/05/1999
Sevgili Günlük,
Birkaç gün önce, öyle bir şey öğrendim ki. Bir sır. Önemli ve öğrenilmemesi gereken bir sır. Carissa ve Davit söylemekte güçlük çektiler fakat sonunda, birazcık uğraşla öğrenebilmiştim. Başlarda gerçekten saçma gelmişti. Hatta korkmama bile neden olmuştu.
Böyle bir şeyi benden nasıl saklayabilirler? Ama onları anlayabiliyordum. Nasıl söyleyebilirlerdi ki? "Sevgili Emily, sen bir vampir avcısısın." Diye mi? Hayır.
Evlatlık alınmıştım fakat bununda bir nedeni varmış işte. Öz ailem öldüğü zaman evlatlık alınmıştım. Onlarda vampir avcısıydı öğrendiğime göre. Ölümlerinden ise vampirler sorumluydu.
Avcı olduğumu ğrendiğimden beri vampirleri araştırıyordum. Gerçekten çok şey öğrenmiştim. Carissa'nın da bana anlattıkları vardı elbette. Öğrendiklerim hem sıra dışı, hem de şaşırtıcıydı. En iğrenci ise; Kanla beslenmeleriydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/24362881-288-k391188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Vampir
VampireAilesinin ölümünden sonra tek bir ısırıkla hayatı değişen Mia'nın bundan sonra hayatını nasıl şekillendireceğine dair hiç bir fikri yoktu. Onu bekleyen türlü zorluklar vardı önünde. O ısırık onun hayatının dönüm noktasıydı. Aynı zamanda geçmişinden...