Günlerdir Jorden'dan haber alamamıştım. Ve bu beni, oldukça korkutuyordu. Arayıp bir haber veremez miydi yani? James'in ona zarar verme düşüncesi sinirlerimi bozuyordu. Jorden'in söylediğine göre oldukça kötü biriydi. Beni ormanda düşürdüğü duruma bakılırsa bunu bende anlayabiliyordum.
Sinirle sınıftan çıktım ve yemekhaneye doğru yürümeye başladım. Eric okul takımından arkadaşlarıyla spor salonundaydı. Anna'nın ise nerede olduğunu bilmiyordum. Umurumda da değildi. Şu an tek düşündüğüm Jorden'dı.
Bileğimde hissettiğim karıncalanmayla birlikte gözlerimin önüne gelen görüntüler beni durdurmuştu. Gözlerim istemsizce kapanırken birkaç görüntü geçiyordu. Jorden'ı gösteriyordu. Okulumun hemen arkasındaydı. Görüntüler kesilince gözlerimi açtım ve bileğime baktım. İç içe geçmiş daireleri görmek beni gülümsetmişti. Çıkışa doğru yöneldim ve vakit kaybetmeden okulun arkasına gittim. Jorden arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Koşup ona sarılırken zihnimde onu öldürmek için neler yapabileceğimi sıralıyordum. Yanına vardığımda omuzuna bir yumruk atarak konuştum.
"Bana nasıl haber vermezsin? Çok korktum!" Jorden kahkaha atarak bir elini omuzuma attı. Aramızdaki bu samimiyet hangi ara olmuştu hiç farkında değildim. Onu abim olarak görüyordum. Tanıdığım tek ve en iyi vampirdi.
"Gayet iyiyim merak etme. Haber vermek için geldim pek vaktim yok. Okuldan sonra ormana gel. Anlatacaklarım var."
"Tamamdır."
"Şimdi okuluna git küçük hanım." Elimle ona asker selamı verdim ve gülümseyerek okula doğru yürümeye başladım. İyi olduğunu görmek içimi rahatlatmıştı. Okula girdiğimde bahçede kimsenin olmadığını fark ettim. Zil çalmıştı muhtemelen. Hemen sınıfıma doğru yürümeye başladım. Merdivenlerden çıkarken koridorun sonundan gelen sesler dikkatimi çekmişti. Bu iki tanıdık sesin sahibi Eric ve Anna'dan başkası değildi. Koridorda yavaşça ilerlemeye başladım bir yandan da onları dinliyordum.
"Eric seninle konuşmam gerekenler var."
"Konu ne?" Anna Eric ile ne konuşabilirdi ki?
"Sen ve ben. Eric biliyorum Mia var fakat ben... Seni seviyorum." Eric'in kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyordum. Sinirlenmiş olmalıydı.
"Anna, kendine gel. Ne söylediğinin farkında mısın sen?!" Sinirle soluyordu. Benimde ondan bir farkım yoktu. Bu kız benim arkadaşım değil miydi? Nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Tanıştığımızdan beri Eric o ve ben takılıyorduk ve oldukça samimiydik. Bunu nasıl anlayamamıştım.
"Eric lütfen dinle. Ben seni aylardır seviyorum aslında. O sürtük okula gelmeseydi olmayacaktı bu şekilde." Anna'nın söylediklerini duyunca sinir hücrelerinin damarlarımda gezindiğini hissedebiliyordum. Yavaş adımlarla onlara doğru ilerlemeye başladım.
"Mia hakkında doğru konuş Anna!" Eric Anna'ya bağırırken olaya el atıp atmamakta kararsızdım. Eric'e karşı güvenim sonsuzdu.
"Bir daha Mia'nın veya benim yakınımda olmanı istemiyorum Anna. Çıkma karşımıza." Anna'nın ağlayış seslerini duyduğumda içimden ona küfürler ediyordum. Eric'i koridorun başında gördüğümde beni görmemesi için hemen kolonun arkasına saklandım. Ardından Anna'nın kendi kendine söylenişlerini duydum.
"O kıza gününü göstereceğim..." Bunu duymak gülmeme neden olmuştu. Çok korktum (!)
Aptal kız.
--
Okuldan çıkmış ormana doğru yürüyordum. Hafif yağmur yağıyordu ve ıslanıyordum. Tenime değen su damlacıkları hoşuma gidiyordu. Birkaç adım sonra yanımda birinin varlığını hissettim.
"Naber Küçük Hanım?" Jorden.
"Gayet iyiyim Jo, sen nasılsın?"
"Bir değişiklik yok."
"Pekâlâ." Yol boyunca konuştuğumuz tek şey bunlardı. Bir şeyler anlatacağını söylemişti. Şimdi ise susuyordu. Dayanamadım ve sordum.
"Jo, ne anlatacaktın?"
"Annenle ilgili. Hakkında bir şeyler öğrendim. Muhtemelen senin bile bilmediğin şeyler." Annemle ilgili avcı olmasının dışında bilmediğim başka ne olabilirdi?
"Dinliyorum."
"Dün Irving'de idim. James ile yüzleştim. Sonrasında olaya bir Moore cadısı karıştı." Cadı derken? Yine ne oluyordu?
"Hey bekle, ne cadısı?" Bir bok bildiğim yoktu sanırım.
"Sandığın gibi bir dünyada yaşamıyorsun Mia. Büyücüler, medyumlar, bu tür kimseler işte. Cadılar yani. Her neyse, annen, oda bir cadıymış." Bunu duymak gülmeme neden olmuştu. Nasıl bir ailede yetişmiştim ben böyle.
"Jorden, vampir avcısı, cadı, sırada ne var? Annemin de bir vampir olduğunu söylesen şaşırmayacağım artık." Jorden derin bir nefes alıp devam etti.
"Moore cadıları çok güçlü bir soydan gelen cadılardır. Annende Moore cadısıymış. Yıllar önce cadılar ile bir anlaşma yapıldı. Zamanında onlar için bir tehdittik. Fakat anlaşma sonrası buzlar çözüldü. Fakat annen anlaşmayı reddetti. Vampirlerimizden biri sevgilisini öldürmüş. Oda intikam almak istemiş." Duyduklarım karşısında şaşkına dönmüştüm. Yolun ortasında durdum ve Jorden'a döndüm.
"Sonra ne olmuş?"
"Cadıların ataları, en güçlüleri anneni cezalandırmışlar. Anlaşmayı reddetmesi isyan olarak kabul edilmiş. Büyü güçleri elinden alınmış. Topluluktan ayrılmış."
"Sonrasında ise babanla tanışmış olduklarını var sayarsak, vampir avcısı olmuş. İntikamı yüzünden büyü güçlerinden olmuş. Sende bir cadı olarak doğdun aslında. Fakat aynı anda hem cadı hem vampir olamayacağından dolayı bir vampirsin." İşler iyice karmaşıklaşmaya başlamıştı.
"Artık ne olup bitiyor anlamıyorum Jorden. Bilmediğim ne çok şey varmış..." Koca bir yalanın içindeymişim meğer. Fark etmeden ben, ne çok şey olmuş öyle. Ailem bir vampir avcısıydı. Annem ise cadı. Bende cadıydım. Artık bir vampirim. Peşimde psikopat bir vampir var ve ne bok yiyeceğim hakkında hiçbir fikrim yok.
Harika.
--
Bölüm hakkında ki görüşleriniz?
Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli.
Bana ulaşmak isteyenler için;
İnstagram; Thmerff
Twitter; Mervebstncc
Sizi seviyorum. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Vampir
VampireAilesinin ölümünden sonra tek bir ısırıkla hayatı değişen Mia'nın bundan sonra hayatını nasıl şekillendireceğine dair hiç bir fikri yoktu. Onu bekleyen türlü zorluklar vardı önünde. O ısırık onun hayatının dönüm noktasıydı. Aynı zamanda geçmişinden...