Bölüm -3- Kan Emiciler

4.6K 212 7
                                    


Alışılmışın dışında şeyler yaşıyordum ve ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bugün güya hayvan saldırısına uğramıştım ve şu anda kendimi oldukça iyi hissediyordum. Pekala durum değerlendirmesi yapacak olursak eğer; Biri tarafından, bi şey, bi insan yada her neyse, sivri dişleri olan bir mahluk tarafından saldırıya uğruyorum. Boynumdaki ısırık saatler içinde iyileşiyor ve kendimi mükemmel hissediyordum. Deliriyor olma ihtimalimi düşünmeye başlamalıyım sanırım.

Bu ilginç olaylardan sonra Emily beni yanına Teksas'a götürmeye karar vermişti. Teksas'ta küçük bir şehirde yaşıyordu. Woodlands'te. Çok küçükken gittiğimi hatırlıyorum fakat net değil yinede. Emily ile gitmeye itiraz etmemiştim. Her ne kadar onu uzun zamandır görmesem de o benim ailemdi sonuçta. Hatta tek ailem. Annem ve babam öldükten sonra Dallas'ta yaşamak için bir nedenim kalmamıştı. O evde her şey onları hatırlatıyordu bana. Bu katlanılamazdı.

İki gün içerisinde toparlanıp yola çıktık. Yaklaşık dört saatlik bir yolumuz vardı. Yol boyunca kafamdaki sorulara yanıt aramaya çalıştım. Başarılı olduğum söylenemezdi. Sınırdan geçtiğimizde derin bir nefes aldım ve arabanın aynasından geçtiğimiz yollara bakmaya başladım. İşte gidiyordum. Büyüdüğüm şehirden, ailemi bırakıp gidiyordum. Onlarda beni bırakmışlardı. Şu koca dünyada tek başıma kalmıştım.

Kulaklıklarımı çıkararak telefonumdan şarkı açtım ve dinlemeye başladım. Hastanede yaşadığım susuzluk hala devam ediyordu. Fakat katlanabiliyordum buna. Ne yesem fayda etmeyen bir susuzluktu bu.

Woodlands'a vardığımızda vakit kaybetmeden teyzemin evine doğru yol aldık. Yarım saatlik bir yolculuğun sonunda eve gelebilmiştik. Arabadan indim ve bagajdan valizimi aldım. Derin bir nefes aldım ve artık yaşayacağım yere baktım. Tek yaşayan bir insan için büyük bir evdi. Uzun zamandır görüşmüyorduk ve evlenip evlenmediğini bile bilmiyordum.

"Büyük bir ev olduğunu farkındayım..." Emily yanımda durdu ve gülümseyerek devam etti sözlerine.

"...Artık tek yaşamayacağım için seviniyorum aslında." Bende gülümseyerek ona baktım.

"Hadi içeri girelim de odana yerleş biran önce." Valizimi sürükleyerek kapıya doğru yaklaştım. Emily kapıyı açtı ve içeriye geçti. Bende derin bir nefes aldım ve yeni evime ilk adımımı attım.

"Beni takip et tatlım!" Emily gülümseyerek merdivenlerden yukarı çıkarken onu takip ettim. Çatı katındaki odayı bana gösterirken evi ne kadar güzel dizayn ettiğini fark etmiştim. Genç bir insandı ve zevklerimiz birbirine yakındı. Şu anlık tek sorunum odada ki yatağın ver perdelerin pembe olmasıydı. Pekala...

"Şey, şu perdelerden kurtulsak mı, ha?" Emily bir kahkaha atarak konuştu.

"Oldu bil." Bende güldüm ve içeri geçip valizimi masanın yanına koydum. Güzel bir odaydı yine de. Yatak iki kişilikti. Tavanda küçük bir pencere vardı ve gökyüzünü görebiliyordum. En sevdiğim detayı buydu. Çalışma masası ve küçük bir giyinme odası vardı. Lavabosu da buradaydı. Dallas'ta ki odamla alakası bile yoktu buranın. Yine de burayı sevmiştim ve istesem de istemesem de artık burası benim evimdi. Alışmak zorundaydım. Şu perdelerden kurtulursam daha kolay olurdu tabii.

"Sen duşa gir rahatla biraz bende yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Yada dışardan da söyleyebiliriz. Pizza'ya ne dersin?" Pizzayı duyunca gözlerim açılmıştı.

"Harika olur."

"Tamamdır." Emily odada çıkarak beni yalnız bıraktı. Banyoya girdim ve kıyafetlerimi çıkartıp küvetin içine girdim. Gözlerimi kapattım ve biraz olsun rahatlamaya çalıştım. Fakat aklımın bir yanı hala saldırıyı düşünüyordu. Birçok soru vardı aklımda. Öncelikle kimdi bu bana saldıran yabancı, sonrasındaysa sivri dişleri ve beni kurtaran adam geliyordu. Cevapsız sorular. Bunları düşünürken yine anlam veremediğim bir şey oldu, saldırı günü gözümün önünden film şeridi gibi geçmişti. Aslında sanki o anı tekrar yaşıyor gibiydim. Mezarlığın başındaydım. O sesleri yeniden duyuyordum. Yabancının o alaylı konuşmaları. Kırmızı gözleri, dişleri... O gün hissettiğim korkuyu sanki yine hissetmişçesine gözlerimi açtım.

Uyumuyordum, rüya olamazdı bu gördüklerim. Rüya olsa bile bunu ben zaten yaşamıştım. Rüya olma ihtimali bunu yaşanmamış saymama yetmezdi. Derin bir nefes aldım. Gerçekten deliriyordum. Çabucak küvetten çıkıp kurulandım, üstümü değiştirdim ve bilgisayarımı alıp yatağa geçtim.

Artık dayanamıyordum neydi bana saldıran şey? Bir an durdum ve sakin kafayla düşünmeye başladım.

Saldıran şey beni boynumdan ısırmıştı. Ona şey diyecektim çünkü insan olduğunada inanasım gelmiyordu. Boynumdan ısırmasına gelirsek eğer... Neden boynumdan ısırmıştı ki? Ayrıca söylediklerini de hatırlıyordum; Kanının son damlasına kadar... Kanımı mı içmişti?!

Ne?!

Daha sonra hastanede olanlar aklıma geldi; Hissettiğim ve hala geçmeyen susuzluk hissi. Hemşireye neredeyse saldırıyor oluşum... Tıpkı o yabancının bana yaptığı gibi. Onun, kanının akışını hissetmek çılgına döndürmüştü beni. Onu istemiştim. Son damlasına kadar...

Hemen bilgisayarı açtım ve arama motoruna 'Kan içmek' yazdım. Çıkan sonuçların saçmalığına bakıp gözlerimi devirdim. Ardından arama motoruna 'kan emici' yazdım. Bunu yaptığımda tabii ki hayatımı değiştirecek bir şey görmeyi beklemiyordum. Bu kelimeyi hayatımda sadece dizi, film ve kitaplarda görmüşken bunu yaşıyor olamazdım değil mi? Bana saldıran şey, bir vampir miydi?

--

Bölüm hakkında ki görüşleriniz?

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli.

Bana ulaşmak isteyenler için;

İnstagram; Thmerff

Twitter; Mervebstncc

Sizi seviyorum. ♥










Liseli VampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin