James'in beni kaçırıp alıkoyduğu bu evde dakikalardır gözlerimin önünde saniye saniye çürüyen bedenini izliyordum. Ölmediğini biliyordum. Fakat derin bir acının içinde hapsolduğunun da farkındaydım. Böylesi daha mı iyiydi yoksa kötüydü bilemiyordum. Acı ölümden iyi miydi? İyiyse bile; Sonsuz bir acı ölüme eşdeğer miydi? James'i sonsuz ve dönüşü olmayan bir şekilde yaralamıştım. Kalbinde ki hançer bedeni çürüdükçe içeri daha da batıyordu. Oldukça yavaş ve ürkütücüydü. Ama bitmişti işte. Hayatımı, hatta kendi hayatını bile cehenneme çeviren adam artık yoktu. Yaşamak için tek sebebi öldürmek olan birinin ruhunu acıya hapsetmiştim. Bundan elbette hoşnut değildim fakat o laftan anlamamıştı. Sonu ise kaçınılmazdı hep. Mutlak bir acı. Hem de annem Carissa'nın büyüsüyle yapılmış bir hançer ile birlikte. İntikam asıl buydu işte.
"Mia! Mia! Neredesin?!" Duyduğum seslerle Jorden'ın geldiğini anladım. Toparlanıp ayağa kalktım ve dışarı çıktım. Etrafıma bakınırken ağaçların arasından sızan ışığı gördüğümde bağırmaya başladım.
"Jorden! Buradayım!" Işık daha da yaklaşırken Jorden'ın yüzünü görebilmiştim. Yanında Eric'te vardı. Neden Eric gelmişti ki? Bu olanlara şahit olmasını istemiyordum. Bana yaklaşmaya başlamışlardı. Sonunda yanıma geldiklerinde ikisinin de yüzün de amansız bir korku vardı. Eric bana yaklaşarak yüzümü avuçları arasına aldı. Gözlerime bakarak konuştu.
"İyimisin sevgilim?" Başımı salladığımda bana sarıldı. Gözlerimden yaşlar akarken Jorden'a baktım. Eric'ten ayrıldığımda Jorden'a yaklaşarak kısık sesle konuşmaya çalıştım. Zaten konuşabilecek durumda değildim ve zorlanıyordum.
"Onu öldürdüm." Dediğimde Jorden ellerini omzuma koydu. Başını anlayışla salladı. Böyle olması gerektiğini o da biliyordu.
"Sana bir şey yaptı mı?"
"Hayır, yapamadı:" Eric bir Jorden'a bir de bana bakarken şaşkınlığı her halinden belliydi. Yüz hatları gerilirken hızla atan kalp atışlarını da duyabiliyordum. Gerçekten korkmuştu.
"Eric..."
"Neler oluyor Mia?!"
"Anlatacağım, ama şimdi değil Eric, lütfen." Ellerini sinirle saçlarından geçirirken başını salladı. Jorden kulübeye girince Eric ve bende onu takip ettik. İçeri girdiğimizde Eric önce James'in kanına bulanan zemine baktı. Arından gözleri James'in çürümüş bedenini bulmuştu. Midesi bulandığı belliydi.
"Eric, dışarıda beklesen iyi olacak." dediğimde hiç itiraz etmeden dışarı çıktı.
"Şimdi ne yapacağız?" diye sorduğumda Jorden gözlerini James'ten alıp bana baktı.
"Konseyin bunu bilmesi gerek." Başımı sıkıntıyla salladım.
"Bu durumdan hoşlanmayacaklardır, değil mi?"
"Bilemiyorum, onlarında James'e kızgın olduğunu düşünürsek, küçük bir ceza verebilirler belki."
"Peki, onu ne yapacağız." derken göz ucuyla James'e baktım. Bana kalsa çürüyüp yok olmak üzere buraya bırakabilirdik.
"Sanırım konseye teslim etmemiz gerekiyor. Onlar ne yapılacağını bilir."
Jorden, eğilip James'i omzuna aldığında yüzünü diğer tarafa çevirdi. Bu gerçekten iğrençti. Kulübeden dışarı çıktık. Jorden önden ilerlerken Eric'in yanına gittim.
"Sevgilim..."
"Hiçbir şey anlayamıyorum." Derin bir nefes aldım. Ona şu an açıklama yapmaya çalışsam bile her şeyi tam anlamıyla anlatamazdım.
![](https://img.wattpad.com/cover/24362881-288-k391188.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Vampir
VampireAilesinin ölümünden sonra tek bir ısırıkla hayatı değişen Mia'nın bundan sonra hayatını nasıl şekillendireceğine dair hiç bir fikri yoktu. Onu bekleyen türlü zorluklar vardı önünde. O ısırık onun hayatının dönüm noktasıydı. Aynı zamanda geçmişinden...