Çaresiz olduğum anlardan birindeydim yine. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Yapılabilecek bir şey zaten yoktu. Olan olmuştu ve şu an elimden gelen tek şey mezarının başında oturup onun için dua etmekti. Beni görüyor mu bilemiyordum fakat yine de ona anlatmak istiyordum. Maja bu kadarını hak etmemişti.
"Ne diyeceğimi bilmiyorum Maja. Ölümüne sebep olduğun birine ne denir ki zaten? Üstelik bunu yeni öğrendim." Gözyaşlarım akmaya devam ederken elimin tersiyle sildim bir çırpıda. Şu an deli gibi ağlamak isterken bile bunu faydasız olacağının bilincindeydim.
"Çok üzgünüm Maja. Böyle olmasını istemezdim..." Jorden haklıydı. Bunu hatırlamak ağır gelmişti. Zaten yeterince olağanüstü bir hayatım vardı. Ve bu olay hayatıma büyük bir damga bırakmıştı. Masum sandığım o kızın elleri kanlıydı. Ve ben o masum kız değildim. Ben çok daha fazlasıydım.
Duyduğum kalp atışı sesleriyle nereden geldiğine odaklandım. Sesler arkamdan geliyordu. Arkamı döndüğümde tanımadığım bir kadın ve adam bana doğru yürüyorlardı. Mezarın başından kalktım. Yanıma vardıklarında oldukça şaşkınlardı.
"Sende kimsin?" dedi kadın bana bakıp. Buna verebilecek bir cevabım yoktu normal şartlarda. Çünkü kim olduğumu ben bile bilmiyordum.
"B-ben, Maja'nın bir arkadaşıyım." dedim ürkekçe.
"Bizde, onun ailesiyiz." Kadının bunu demesi üzerine gözlerimden bir damla yaş aktı. Süzülerek akan gözyaşım çenemden usulca düştü. Daha fazla duramadan mezarlıktan koşarak çıktım. Sırtımda hissettiğim şaşkın bakışlara aldırmadan Jorden'ın yanına koştum. Arabaya yaslanmış beni bekleyen Jorden endişeyle bana bakıyordu.
"Mia, ne oldu?!" Boğazımdan çıkan hıçkırıklara engel olamayarak cevap verdim.
"Ailesi, onlar geldiler..." Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmezken Jorden bana sarıldı.
"Hadi buradan gidelim." Başımı salladım. Arabaya bindik. Jorden, arabayı çalıştırdı. Yaklaşık bir saatin sonunda sınırdan çıkmıştık. Şimdi ise Jorden, Woodlands'e doğru sürüyordu.
Camdan dışarıyı izlerken geçip gittiğimiz yollara bir daha ayak basamayacağımı biliyordum. Buraya gelmek istemiyordum. Ailemi bile düşünemiyordum bu durumda. Ben o kızı ailesinden ayırmıştım. Ailemse beni bırakıp gitmişlerdi.
Bu katlanılamaz bir acıydı.
Pantolonumun arka cebindeki titreyen telefonumu aldım. Özel numaradan aranıyordum.
"Jo, kenara çeker misin?"
"Kim?" Telefonun ekranını Jorden'a doğru tuttum.
"Aç." dedi Jorden kesin bir sesle. Bu sırada durmuştuk. Telefonu açtım.
"Kimsiniz?"
"Sammy ile iyi vakit geçirdiniz mi?"
"James?" Pislik herif her yerdeydi!
"Aha! Küçük kız beni unutmamış! Gözlerimi yaşartıyorsun güzelim." İğrenç kahkahası kulaklarıma dolarken gözlerimi sinirle yumdum.
"Sıra Eric'te." dedi ve telefonu kapattı. Kanımın damarlarımda donduğunu hissediyordum.
"Hayır! Lanet olası. Hayır!" diye bağırırken Jorden beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Sıranın Eric'te olduğunu söylüyor!" Jorden direksiyona sinirle vurdu. Ben ise hemen telefonumu çıkarıp Eric'i aradım. Eric'in telefonu açmayışı ise endişemi katlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli Vampir
VampireAilesinin ölümünden sonra tek bir ısırıkla hayatı değişen Mia'nın bundan sonra hayatını nasıl şekillendireceğine dair hiç bir fikri yoktu. Onu bekleyen türlü zorluklar vardı önünde. O ısırık onun hayatının dönüm noktasıydı. Aynı zamanda geçmişinden...