34.Bölüm

1.9K 250 15
                                    

-

Büyük salonda oturuyorduk. Taehyung hala kucağında bebeği tutuyordu,gözleri bu defa boşluktaydı ve düşündüğünün farkındayım. İncinmiş olduğunu görebiliyordum ve bebeğin huzurlu bir şekilde kollarında uyuyor olması onu şuan için sakin tutsa da, bebek ağlayarak uyandığında her şey daha farklı olacaktı. 

Yoongi ve Hoseok yanımızda değildi. Jongin ve sürpriz bir şekilde babası olduğunu öğrendiğimiz o adam da öyle. Tanrım, gerçekten Kyungsoo'ya inanamıyordum. Nasıl olur da böyle bir şey yapardı inanın aklım almıyordu.

Ellerimi başımın etrafına sardım ve ağır ağır dizlerime yasladım kollarımı. Aklımda bin bir türlü soru vardı ve içlerinden nasıl çıkacağımı bilmiyordum bile. Neden  buradaydım onu biliyordum ama neden burada olmak istemediğimi ve özellikle neden şimdi çekip gitmek ve onca yıldır aldığım eğitimleri bir hiçmişçesine kenara atmak istediğimi inanın bilmiyordum. Beynimde  bir galaksi vardı ve sanki ben kara deliğe çekiliyordum.  Kyungsoo'yu kendi ellerimle boğmak istiyordum.

Emin değildim ve artık burası, benim zihnim de dahil olmak üzere tekin değildi.  Eğitimlerimizde bize öğretilen temelleri biliyordu ki, o da , Kyungsoo'da bu eğitimlerden geçmişti. O pislik herifte biliyordu ki, bu gibi durumlarda ilk önce çocuklar ve kadınlar kurtarılırdı. Çünkü sermaye onlardır. Bir nesli başlatacak ve devam ettirecek olanlar kadınlardır. Ve var olan neslin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayan da çocuklar. Yaşlı adamlar, özellikle hasta olanlar ya da gaziler değil.  O adamı en sona bırakacağımızı düşünmüştü ve aklında bize bir ders vermek istemişti...

Gerçekten aklım almıyordu! Ne yapacaktı Jongin? Eğer ben o adamı kurtarmak için diretmeseydim ne olacaktı o zaman? Bir  baba göçmüş olacaktı ve Jongin azaptan delirecek belki de Kyungsoo'nun canını alan o olacaktı.  Ya kurtaramasaydık? Ya hiç gitmeseydik ve direkt olarak gözden çıkarmış olsaydık. 

Aklınız alıyor mu? Zihnimde dönen her şeyi siz de biliyorsunuz. Sizin aklınız alıyor mu? Benimki almıyor, benim ne aklım ne vicdanım el veriyor. 

Gözlerimi kaldırıp ileri geri sallanmaya  başlamış Taehyung'a baktım. Gözleri hafifçe dolmuş, bebeğin kucağında sakin bir  şekilde yatıyor olmasına karşın o hiç de sakin değildi. Ayaklandım ve ona  doğru ilerledim.

"Tae," diye fısıldadım yavaşça. 

"Çok küçük." dedi. "Çok küçük Jimin baksana." Gözlerimi bebeğe çevirdim.

Minikti,hatta o kadar ufaktı ki, kundağının içinde neredeyse kaybolmuş gibiydi. Bir elinin ucu hafifçe dışarı çıkmıştı. Minik burnu dudaklarının üzerinde sanki ufak bir yakut tanesiymiş gibi duruyordu. Saçları biraz dağılmıştı,başında bir beresi bile yoktu. Yanakları kızarmış,çenesi hafifçe titriyordu ara sıra ve kirpikleri ipektenmiş gibi duruyordu. 

"Az daha vuruyorlardı." dedi,"Az daha ölüyordu kollarımda."

Başını kaldırıp benim gözlerime baktı, o sırada bir yaş yanaklarından çenesine kaydı ve bebeğin kundağının üzerine düştü.

"Ölecekti. Anladın mı? Daha yürüyemiyor bile,konuşamıyor,kendi kendine bakamıyor. Ama ölecekti az kalsın. Eğer arkamı dönmemiş olsaydım,kurşunu yiyecekti başına." 

Arkasını dönmemiş mi olsaydı?

"Vuruldun mu?" dedim ani bir korkuyla onun sırtına bakarken.

"Yeleğe denk geldi." dedi sakin bir sesle.

Taehyung'un omurgasının başlangıcındaki göçüğe baktım. Kurşunun isabet ettiği yer, eğer yelek olmasaydı onu hayatı boyu yatağa mahkum edebilirdi.

UNIT : BLAꓛK | MYG × PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin