35.Bölüm

2K 237 24
                                    

-

Gecenin geç saatleriydi, anlamsızca gökyüzüne bakıyordum.

Gök yüzünün anlamı benim için büyüktü. Benim için evdi. Ev,bir çok şeyden kaçtığım yerdi ve beni asla reddetmemişti. Ay, yıldızlar,bulutlar ara sıra geçen uçaklar , o uçaklardan birinde olmayı ve şuan İrlanda'ya uçmak isterdim. Gidemezdim ya orası ayrı bir konu.

Tutsak olmak farklı bir duygu,özellikle benimki gibi bilinçli bir tutsaklıksa bu,daha da farklı bir konu. Hayatını pahasına çalıştığın bir şeyi terk edemiyor insan, büyütmek için her şeyini feda ettiğin çocuğunun kollarında can vermesi gibi, sevgin,ilgin,emeklerin,hayatının büyük bir parçası bir anda yok oluyor ya da olacak,olabilir. Dehşet bir duygu. 

Bir de gökyüzü var karşımda şimdi. Sanki ilk defa kabul etmiyor beni. Yalnızım,Taehyung bile yok yanımda. Yıldızlar, bulutların arkasında kalmış dolunay ve ben, hemen bombaların üzerindeki hangar kapağının üzerinde oturuyordu. 

Gökyüzünü seyrediyordum ve kendimi ilk defa evimden çok uzaktaymış gibi hissediyordum. Yoongi'ye gidiyordu aklım. Ne zaman gitmiyordu ki, rüyalarımda bile oradayken, uyandığımda ve uykuya dalmadan önce,kurşunların arasındayken ve nefes aldığım her dakika,aklımın bir köşesinden gökyüzündeki ay ya da güneş gibi doğuyordu içime.

Yoongi'yi özlemiştim. O da benim evim sayılırdı tıpkı bu gökyüzü gibi ve evimden uzak kalmıştım. Yanıma gelmemişti. Ben de gidememiştim çünkü hangi yüzle gidecektim? Bir hata yaptığımdan değildi de çömez olduğumu ve hayatımın ne denli değersiz olduğunu bir defa daha anladığımdandı. Yoongi gibi birisine layık değildim,olamazdım da zaten. Düşük rütbeli bir asker ve hemen harcanabilen, harcanıldığındaysa sorun edilmeyecek bir candan ibarettim. Saldırı değil de savunma ekiplerinden birisinde olabilirdim. Gri'den gelmeseydim eğer ve hayatımı buna harcamasaydım belki de çoktan ölmüş olabilirdim. Belki de Joon Ki'nin yerinde ben olabilirdim.

Belki de Hwang Joon Ki değilde Park Ji Min olacaktı hayata gözlerini kapatan? Bilemezdiniz, bilemezdim.Hepimiz birer piyondan ibarettik ve buna minicik bebekler de dahildi.

Gözlerimi gökyüzüne çevirdim bir defa daha,önünde sonunda içimi yine ona döküyordum zaten kimsem yoktu başka. İçimdeki kara bulutlar gökyüzüne dağılmış olmalı ki, parmaklarını bile göremiyordum, her gece Güneş'e olan aşkını göstermek için gökyüzüne tırmanan Ay'ın. Ayaz çıkmaya başlamıştı hafiften ki gece düşeli oluyordu baya,umurumda değildi  üşümek ya da hasta olmak.

 Belki iyi gelirdi,son günlerde uyuşuktum bir hayli. Rüzgar hafif hafif okşadı saçlarımı,parmaklarını gezdirdi saç tellerimin arasında,bir süre sevdi yüzümü şefkatiyle sardı bedenimi,sonra rüzgarın parmaklarını ezbere bildiğim ve uğrunda ölebileceğim nitekim rüzgardan daha sıcak olan Yoongi'nin parmakları aldı.

Dimağımdaki kara bulutlar dağılmışçasına nefes aldı göğsüm ve kalbimin paslı zincirleri gevşedi hafifçe. Yoongi hemen arkamda ve tüm bedenimdeydi. Alnını,enseme yaslamıştı. Ağır ağır soluyordu ve ten kokusuna karışan alkol kokusunu alabiliyordum. Parmakları belime doğru kaydı ve beni iki bacağı arasına yerleştirip,sırtımı göğüsledi. Yanaklarımız şimdi birbirine değiyordu ve onun benimkine göre biraz daha sıcak olan teni,benim rüzgarı kucaklamaktan üşümüş tenime bir kor parçası gibi geliyordu. 

"Bir zamanlar, yıllar yıllar önce bugün" dedi derince bir nefes çekip."Daegu'da ufak bir çocuk vardı. Tüm mahalle tarafından da sevilirdi üstelik. Bayağı küçük ve haylazdı. Yaşıtlarından dayak yerdi ama mahallelinin sevgisini ve korumasını kazanırdı. Bir tane, ufak ve beyaz renkte köpeği vardı. İsmi Mana'ydı. Onu tüm canı pahasına korurdu."

UNIT : BLAꓛK | MYG × PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin