42.Bölüm

1.5K 203 96
                                    


       -



Karanlığa alışınca gözleriniz görmeye başlardı. Karanlığa alışınca bedeniniz uyuşurdu. Karanlığa alışınca zihniniz,kaybolurdunuz.

Uzun zamandır karanlıkta kalmış gibiydim, sersemdim, hissizdim, kaybolmuştum ve bilmiyordum neredeydim,ne zamandır buradaydım,hangi gündeydik,ben tam olarak kimdim? Çömez Park Jimin miydim yoksa Gazi Park Jimin mi olmuştum?

Herhangi bir uzvum benden ayrılmış mıydı yoksa tek bir bütün müydüm hala? Peki ya zihnimi kaybettiğimde de beni gazi olarak adlandıracaklar mıydı yoksa sade Zifiri'den atıp bir hiçmişim gibi mi davranacaklardı?

Ölmüş olabilir miydim,öldüğünde insanlar nasıl olurdu ki şuan canlı olduğumu kanıtlayabilirdim kendime? Aldığım nefesi hissedemiyordum ki belki de ,nefes bile almıyordum şuan,sadece zihnim kendini kandırıyordu. Sonsuza değin sürecek bir sorgulamayla,kendimin canlı yahut ölü olduğunu bile anlayamayacak kadar karmaşık bir haldeydim.

Karanlıkta kalmaktan hoşlanmamıştım,hiç sevmemiştim ve öldüysem bile,karanlıkta bıraktığı için beni Tanrı'dan hesap soracaktım.

Zihnimin son anıları yavaşa yavaş geliyordu gözlerimin önünde.Kyungsoo'nun sesi ve sis bombalarının nasıl da canımızı alacak olan bombanın ateşinden daha fazla korkalım diye korkuttuğunu bizi ilk başta. Yoongi'nin beni kavrayıp koşturuşunu hatırlıyordum.Ve sonrasında...

Kayboluş.

Kayboluş gerçekliğin içinde.

Hiç var olmamışçasına kayboluş.

Yoongi'nin adı sonsuz karanlığın içinde bir ışık huzmesi gibi aydınlandığında zihnim acılar içinde çığlık çığlığa bağırmaya başladı. Bulutlu havada,bulutların arkasında kalan güneşin ışıklarını dünyaya ulaştırmak için çabalaması gibiydi bu.

Gözlerimin arkasından bir bıçak,sanki kirpiklerimi yardı ve acıtarak canımı,açıldı gözlerim dünyanın kahpe gerçekliğine.

Parlaklığı ışıkların,ağzımdaki borular,burnumun içinden geçen iki tüp,ve başımda durmadan ritmik sesler çıkaran alet,göğsümdeki yapışkanlar,belimdeki sargı sol ayağımı hissetmeyişim,belki de sol ayağımın olmayışı,gözlerimi tekrar kapayışım.

Felaketti. Tek kelime ile felaketti. Ciğerlerim nefes alıyordu ve atan bir kalbim de vardı makineye göre,ama gerçek anlamda yaşıyor muydum emin değildim.

Kimseler yoktu etrafta,gözlerimi kapattım ve yutkunmayı denedim,boğazımdan aşağıya inen boru buna engel oldu ve o anda içeriye koşturarak giren hemşire benim uyandığımı görünce,tek hamlede boğazımdan hortumu çıkarttı. Derin ve kendime ait bir nefesi,büyük yutkunmalar ve neredeyse kusma eşliğinde aldım.

"Yavaş olun." Dedi hemşire.

"Henüz bu kadar hızlı hareket edemezsiniz. Sakince nefes alın lütfen."

Dediğini uygularken içeriye doktor da girdi. İsmini okuyamıyordum. Umurumda olduğu da söylenemezdi.

"Günaydın Bay Park,uyanmanızı bekliyorduk biz de."

Yüzünde bir gülümsemeyle bize bakarken,gözlerimin daha fazla açık kalamayacağını fark ederek yine kapattım. Mecalim yoktu.

UNIT : BLAꓛK | MYG × PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin