-
yorumlarınız bekliyorum,öptüm
-Anahtarların şıngırtısı,ciğerlerimdeki havanın vücuduma fazla gelişi ve şimdi titreyen parmaklarımla açılmış kapının ardından yüzüme vuran evin kokusu,her şey artık atmaktan yorulmuş ve dünya üzerindeki tek eşini yitirmiş yalnız kalbime ağır geliyordu.
Anılarımızın hala yaşadığı evdi burası,yuvam diyebileceğim tek yerdi. Yoongi'nin izlerini en rahat görebileceğim yer ve belkide bir zamanlar bizim diyebileceğim yerdi.
Havasız,karanlık ama temizdi içerisi. Çiçekler ölmüş,dolaptaki biralar sıcak,koltukların üzerine toz yağmıştı.
Biraz onun gibi kokuyordu aslında,biraz da ben gibiydi sanki. Yatak odasındaki çarşaf en son bizim tenimize değmişti. Sevişerek uyuduğumuz bir kaç gecenin iziydi üzerinde gördüğüm kırışıklıklar.
Hafifçe tebessüm ettim. Ne de olsa burada hala canlıydı Yoongi. Kıyafetleri dolabında duruyordu,banyodaki diş fırçası hala yerindeydi ve yanında benimki de vardı. En sevdiği bardağını dolabın içinde bırakmıştı.
"Geri gelince sana kahve yapacağım demişti." Benimkinin yanına koyarken bardağını.
Bir hayatı paylaşmak istemiştik ve bu ev de en büyük kanıtıydı bunun. En büyük hayalimizdi şimdi bir önemi yokmuş gibi duran ve nefes alamayan bu ev.
Camı yavaşça araladım içeriye giren ayazı kucaklamaya hazırken. Masanın üzerine bıraktığım zarfa değiyordu gözlerim ki bakmaya niyetli değildim artık.
Okumak istemiyordum ama okumam da gerekliydi farkındaydım.Sadece,kabullenemiyordum. Gerçekten,sadece onun artık burada olmadığını kabullenmek içimi yakıyordu. Kalbimi ortadan ikiye ayırıp beni kahrediyordu.
Koltuğa oturdum ağır ağır. Zarfa baktım. Sonra karşıda açık duran cama ve rüzgarla hareket eden perdelere.
Gece olmuştu,uzun süre sokakta dolanmıştım. Cebimde Yoongi'nin anahtarı vardı ki bu elini tutuyormuşum gibi hissettirmişti.Kendimi kandırmaktan başka bir şey değildi bu yaptığım farkındaydım ama yine de elimden gelen hiçbir şey yoktu ki bu da beni acizleştiriyordu.
Yorgundu vücudum,zihnim gürültülüydü ve nefesim sakin sakin giriyordu bedenime. Anıların gizemli ve beni çağıran seslerine kapılıyordum ara sıra. Bazende aptal aptal gülümserken yakalıyordum kendimi ve sonra fark ediyordum ki,Yoongi'ydi sebebi gülümsememin.
Camın önüne doğru ilerledim ağır ağır. Dışarıdaki ayaz içime doluyordu,ev bir dağa bakıyordu merkezden birazcık uzak bir ksaba gibiydi ama her şey vardı burada. Yoongi en çok bu yüzden seviyordu sanırım burayı.Sakindi,sessizdi ve güvende hissettiriyordu. Uzakta,dağda oturan çocukların sesini duyuyordum,gülüyor ve eğleniyorlardı.Gençliklerinin en güzel zamanlarındalardı ve aşkı belki de henüz tatmamışlardı.
Pencerenin önünden geriye,koltuğuma döndüm. Zarfa bakmaya devam etti gözlerim. Yoongi'nin ellerinin değdiği kağıt ve üzerinde hiçibir ismin bulunmadığı beyaz zarfa bakıyordum öylece.
Ne de çabuk geçiyordu zaman. İnsanlar ne de çabuk göçüyordu bu dünyadan...
İçimdeki açma isteğini bastırmaya çalışıyordum aslında. Eğer açarsam ve sözler "Bu mektubu aldığına göre ben öldüm," diye başlıyorsa ki öyle başlayacaktı, devam edebilir miydim bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNIT : BLAꓛK | MYG × PJM
Fanfiction"Toprak kadar."diye fısıldadı Min Yoongi sevgilisinin gözlerinin içine bakarken. "Canım pahasına." diye yanıtladı onu Park Jimin,bir öpücüğü paylaşmak için dudaklarına uzanırken Yoongi'nin. - myg×pjm. -