Savaş

224 14 4
                                    

  İçeride oksijen azalmıştı. Nefes alınmıyordu. Kayalıklar oynamaya başladı. Yoksa Mavi Sakal gelmiş olabilir mi. Sonunda kayaların tamamı yıkıldı. Karşımda Berkay vardı. Tamam birazcık hayal kırıklığına uğramış olabilirim ama buna da şükür. Ayağa kalkacak halim yoktu. Berkay beni kucağına alıp arabaya götürdü.

- Kadın nerede?

- Gitti.

- Ne!?

- Konuştuk. Anlaşma yaptık. Sonra gitti.

- Kıza bir şey yaptın demi lan. Kaç dakika kaldım kayaların altında. Böyle de terbiyesizlik olmaz ama. Ne iğrençsin.

- Rana neden her şeyi yanlış anlıyorsun. Sadece yemek sözü verdim.

- Berkay o benim düşmanımmış.

- Biliyorum. Bu durumda ne yapabilirim.

- Bu durumda senin de düşmanın.

- Ne alakası var. Kaçırsa mıydım kızı.

  Bu lafı duyduktan sonra çok sinirlendim. Sürücü koltuğuna geçtim. Berkay'ın arabaya binmesini beklemeden sürdüm arabayı. Oh canıma değsin. Bu ne ya. Kız o kadar güzelse  git onunla oyun oyna. İstemiyorum kitabı filan. Daha fazla katlanamıyorum. Eylül'ü aradım.

- Alo, Rana. Nereye gittiniz. Seyha teyze uyandı. Hemen gelseniz iyi edersiniz.

- Eylül Efe'ye ya da Akın'a söyle Berkay'ı alsınlar. Ve bu oyun bitti. Alışverişe ne zaman gideceğiz.

- Rana ama...

- Alışverişe ne zaman gideceğiz dedim.

- Tamam. Çıkıyoruz. Sen alışveriş merkezine git biz geliriz.

  Bari para harcayarak sakinleşiyim. Alışveriş merkezine gittim. Kızları beklemeye başladım. Kızlar 5 dakika sonra geldiler. Ama kimlerle. Erkek ve yeni ailemizle. Sakinleşicektim oysa ki.

- Seyhan teyzecim daha iyi misiniz?

- He kızım. Bu sevgili olayının gerçek olmadığını duyunca daha da iyi oldum.

- Berkay hemen söyledi yani.

- He öyle oldu.

- Bu arada Berfin sana fazla yükseldiğim için üzgünüm. Bu aralar pek iyi değilim.

- Önemli değil. İyi kıza benziyorsun zaten. Böyle bir arkadaşımın olmasına memnunum.

- Bende.

  Olma bir zahmet. Benim gibi kızı nerede bulacaksın. Ama kız gerçekten çirkin. İçeri girdik. Berkay ile göz göze geldik. Belki ısrar etseydi devam ederdim bu oyuna. Gözlerimi ondan ayırdım. Yoksa ağlıyacaktım. Bir mağazaya girdik. Okul kıyafetlerinin olduğu bir mağazaya. Okula başlayacağız ne de olsa yarın. Okul kıyafeti altı etek kırmızı, siyah etek üstü beyaz gömlek, kış ayları içinde kırmızı bi kazak. Erkeklerin boynuna siyah kravat kızlar içinde kurdele yapmak için parlak bir kumaş parçası. Kumaş parçası dediğine bakmayın kesilip biçilmiş. Sonra başka bir mağazaya girdik. Daha çok elbiselere yöneldik. Eylül kırmızı, Ece sarı, bende mavi bir elbise aldım. Elbiselerin modeli üçümüzün de aynı. İnce bir iple destek sağlayan arkası açık dizin üç parmak yükseklikte altı dalgalı üstü dekolteli bir elbise. Başka bir mağazaya daha girecekken. Telefon çaldı. Arayan babamda.

- Alo, baba.

  Herkes susmuş beni dinliyordu.

- Rana, hemen üsse gelin. Savaş başlamıştır.

- Ne ne baba.

- Rana ne oldu.

- Şu an ki konuşmanızı komutanınız yapıyor. Herkes üsse. Savaş başlamıştır.

- Açelya mı?

- Bilmiyorum.

- Rana bizimle dalga geçiyorsun bence.

- Komutanınız emir verdi ve yerine getirmiyirsunuz. Hemen üsse gidin ve savaşa hazırlanın.

  Son cümlemi bağırarak söylemiştim. Herkes bize bakıyordu. Arkadan iki asker geldi. Selam durdu. Bende selam verdim.

- Rahat asker.

- Komutanım sizi götürmeye geldik.

- Erkekleri götürün. Biz yek gelicez.

- Ama emri komutanınız verdi.

- Komutanıma deki orada olacağım.

  Berkay'ın ailesi ve Berfin şaşkın gözlerle bakıyordu.

- Ben de geleceğim.

- Bekir amca bu sizin girdiğiniz savaşlar gibi değil.

- Katkım dokunur en azından.

- Peki. Şimdiden söyleyeyim. Hizmetiniz icin teşekkürler.

- Bu ne demek oluyor.

- Merak etmeyin siz ölmesiniz Ölse ölse biz ölürüz.

  Sözümü dedikten sonra kızlarla havalı bir çıkış yaptık. Arabalara bindik ve eve gittik. Evde savaş kıyafetlerini giydik. Nasıl bir şey diye sorarsanız siyah deri tayt üstüne de omuzları açık boynu dolanan göbeği açık bluz. Üstüne de uzun bir deri paltomsu bi şey. Akıllı saatlerimizi aldık. Onlarla Lucy, Keyti ve Artemis ile konuşabilecektik. Ece ile Eylül saçını at kuyruğu yaptı. Bende saçım kısa olduğu icin açık gittim. Üsse gittik. Orada yeni gelmiş ajanlar eski ajanlar vardı. Biz diğerlerinden farklı giyiniyoruz. Kıyafetleriiz farklı çünkü biz onlardan daha farklıyız. Diğer kızlarda bunu hep kıskanıyor. Erkeklerin başlarını döndürüyoruz. Ayağımızda topuklu kısa bot vardı. Dışarıda bekliyorlardı. Kimi olacak bizi. Çünkü önde giden arabaya buz binecek tik. Diğerlerini korumak için. Bekir amcayı da gördüm. Azimli adam. Arkalarından topukluların tıkırtılı sesiyle yanlarına gittik. Erkekler her zaman ki gibi bize bakıyordu. Havalı bir giriş yapmıştık. Böyle zamanlarda hep yaparız.

- Herkes buradaysa gidebiliriz.

  Arabaya bindik. Ve yola koyulduk. Gideceğimiz yer uzay mekiğin sakladığım tarla.

  

Tuhaf BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin