Bomba

168 15 0
                                    

O ses neydi bilmiyorum ama sanırım olduğum yerde öleceğim. Üstüme hep taş düştü. Kulağım çınlıyordu. Acaba Eylül ile Ece iyi mi.

.............................

- O ses de neydi. Yoksa... Çabuk herkes içeri girsin. Eylül ve Ahsen'i bulmadan çıkmayacağız.

.............................

- Komutanım. Komutanım iyi misiniz?

- ...

- Komutanım...

- ...

(Telsizi alır)

- Dışarıdaki birlikler çabuk içeri intikal edin. Bomba patladı. Eylül komutanımızın durumu iyi değil. Bir çok kişi yaralı. Ahsen komutanımızdan haber yok. Ama burada bir yerlerde olduğuna eminiz. Tamam.

- İçeri intikal etmiş bulunmaktayız. Ambulans arandı ve yardım istendi. Sizi bulacağız. Ahsen komutanıda. Tamam.

.............................

- Komutanım içeride bomba patlamış. Bir çok yaralı varmış. Eylül komutanımızında durumu iyi değilmiş. Ahsen komutanımızıds bulamamışlar. Ama bulundukları yerin oralarda olduğuna eminlermiş.

- Kahretsin. Fikret amcaya ne diyeceğim şimdi

- Komutanım, komutanımıza haber verelim mi.

- Hayır. Komutana kimse bir şey söylemeyecek. Herkesi bulacağız. Ha Eylül'ün açtığı delik sanırım bu. Takım aşağıya inin ve herkesi bulmadan çıkmayın.

.............................

Ve yine bayıldım. Ve yine bembeyaz mis gibi çiçek kokulu yer. Ve yine o iki kişi.

- Çok yaklaştın. Biraz daha dayan. Sana güveniyoruz. Hadi kalk ve arkadaşlarını kurtar. Onların sana ihtiyacı var , seninde onlara. Onları kötü hâlde bırakıp gidemessin demi.

- Tabi ki de bırakmayacağım. Ama neden durmadan buraya geliyorum ve neden sizi görüyorum. Siz kimsiniz.

- Dedimye. Çok yaklaştın. Yakında bizim hakkında merak ettiğin her şeyi öğreneceksin. Biraz daha sık dişini.

Gözlerimi yavaşça açtım. Neden her zaman onları görüyorum. Onlar kim. Ve ne zaman öğreneceğim. Üstümdeki taşları zar zor ittim. Canım çok acıyordu. Ama benim yüzümden arkadaşlarımın ölmesine izin veremem. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Her yer yıkılmıştı. Burası sanırım bir depo. Karşımdaki yoldan yürümeye başladım. Başka bir oda vardı. Oraya girdim. Küçük bir penceresi vardı. Oradan sızan bir ışık. Bakmaya çalıştım ama boyumun çok yukarsındaydı. Yetişemedim. Odadan çıktım ve yola devam ettim. 5 dakika yürüdükten sonra yukarıda bir delik vardı. Zeminden açılmaydı. Yığılan taş birikintisinin üzerinden yukarı çıktım. Eylül ile Ece neredeydi acaba başımı sağa çevirdim. Dışarı çıkış kapısı oradaydı. Ama Eylül ile Ece... Hemen aşağıya tekrardan indim. Ayağım kaydı. Tam yere kapaklanıyordum ki havalandım ve iki ayağımın üzerinde durdum. Teşekkürler rüzgar. Geldiğim yolun yanında başka bir yol daha vardı. Sanırım Eylül ile Ece bu yoldan gittiler. Yolun etrafında hiç oda yoktu. Bir süre yürüdükten sonra yerde yatan birini gördüm. Hemen yanına gittim.

- İyi misin?

- Ko..ko..kom..komutan...ım.

- Dur dur konuşma.

- Buradan gidin.

- Eylül ile Ece nerde ve durumun çok ciddi mi.

- Komutanım gidin buradan.

Son sözü bu olmuştu. Artık bir şehidimiz var. Yolu izlemeye devam ettim. Sola dönemle Ece ile takımı gördüm.

"Ahsen" diyerek boynuma sarıldı. Bende ona sarılmaya çalıştım ama sarılamadım.

- Sen iyi misin.

- Evet. Sadece darbe aldım. Ama hastaneye gitsem kötü olmaz.

- Tamam. Şuradan çıkalım, zaten dışarıda ambulans vardır.

- Eylül nerede?

- Bizde onu arıyorduk. İçeride bomba patlamış. Bunu kim yapar ki anlamıyorum.

- Ah bir bilsen kim yaptı

- Efendim

- Sonra anlatırım. Şimdi sadece Eylül'ü bulmaya odaklanalım.

- Hayır, sen burada kalacaksın.

- Ece, Eylül'ü bulalım dedim.

Yola devam ettik. Eylül ve takımından hâlâ bir iz yoktu.

- Ah bu iş böyle olmayacak. Rüzgar Eylülgil nereye gitti.

- Ahsen bak yanınızdaki duvarı gösteriyor.

- Ece duvarı sen halletsen. Ben şuan halledecek durumda değilim de.

- Peki.

Ece için basit bir şey bu. Zaten temeli hallederse duvarıda halleder. Bir saniye temeli halkederse bizide halletmiş olmaz mı.

- Ece...

Ben bunları düşünürken kız duvarı çoktan halletmiş.

- Efendim.

- Yok bir şey.

- Gel o zaman.

- Eylül'ü bulalım.

İçeri girdim. Kapkaranlık bir oda. İyi de burası benim çıktığım oda. Ece'nin yanına koştum.

- Ece çabuk çıkalım buradan.

- Eylül'ü kurtarmalıyız.

- Çabuk Ece, eminim Eylül burada değil.

- Rana iyi misin?

- Lütfen anlatırım. Hadi çıkalım.

- Herkes dışarı çıksın.

Herkes dışarı çıktı. Tam çıktığımız sıra bina yerle bir oldu.

- İyi ki çıkmışız.

- Nereden bildin.

- Eylül'ü bulabiliriz Ece şimdi.

- Ama nasıl anladın.

- O oda benim hapsolduğum odaydı.

- Sen iyi misin peki.

- Ece biz neler çektik. Bunla yıkılacağımızı mı düşünüyorlar. Yanılıyorlar.

- Aynen öyle.

Arabanın oraya gittik. Arabaya binecekken ileride bir çukur gördüm. Oraya gittim. Çukurun içine baktım ve gördüğüm şey karşısında donakaldım.

Tuhaf BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin