FOTOĞRAF

155 12 4
                                    

- Nerede şimdi bunlar?

- Bilmem.

Telefonu alıp Eylül'ü aradım açmadı. Ece de aynı şekilde.

- Hadi.

- Ne hadi.

- Dışarı çıkıyoruz.

- Neden.

- Neden acaba.

- Haaaa.

- Bu kadar yavaş olmanla beni nasıl koruyacağını bilmiyorum.

- Ben sadece dövüşte hızlı düşünürüm.

- Her şeyi dövüş çözmüyor. Bu arada bu siyah kapşonluyu nereden aldın? Ben de istiyorum.

- Buradan almadım.

- Yaaa. İnternette varımdır ki.

- Sanmam.

- Senle konuşmuyordum.

- Burada benden başkası yok.

- Ben varımya.

- Kendi kendine konuşanlara ne dendiğini biliyorsun demi Ahsen.

- Ben zaten deliyim.

Dışarı çıkıp arabaya bindik. Nereye gideceğimi bilmeden arabayı sürüyordum. Aslında neden Ece ile Eylül'ü arıyorum ki. Nede olsa onlar kendilerini koruyabilir ve yanlarında büyük ihtimalle MC ile Mert Ali olduğundan bence sıkıntı olmaz. O yüzden sür Rana tepeye.

- Nereye gidiyoruz?

- Tepeye.

- Orada olduklarını nereden biliyorsun?

- Bilmiyorum.

- Orda olabilirler mi?

-Hayır.

- Neden oraya gidip vakit kaybediyoruz.

- Çünkü kafamı biraz toplamam lazım.

Bu arada şuan okuldan kaytardık. Daha 2.günden. Herkes beni sorumsuz sanacak. Bu kötü oldu. Neyse. Tepeye gelmiştik. Arabadan inip yukarı doğru koşmaya başladım. Yine her yer yemyeşildi. Kuş sesleri ile doluydu. Bir süre daha yukarı koştuktan sonra kendimi sırtüstü çimenlerin üstüne attım. Alper yanıma oturdu. Ben bu anıyı bir yerden hatırlıyorum. İnşallah sonu yine aynı bitmez. Ama hayır. Sonu öyle olmayacak. Çünkü o bana gerçekten zarar verecek kadar iyi değil. Fiziksel olarak demiyorum. Duygusal olarak. O sanki biraz olayları çok fala kafasına takan biri. Güneş ışınları yüzüme vuruyordu. Güneş benim mutluluk kaynağım. Tabi tek o değil. Ama güneş açınca içime bir umut doluyor ve bu beni mutlu ediyor. Ve beni mutlu eden bir şey daha var. Güneş ışığının altında uyumak. Uyudumda. Çünkü gözlerimi açtığımda evde yatağımdaydım. Bu sefer diğeri gibi olmadı. Bu sefer mutlu bir şekilde uyandım. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Üstüme bir yelek alıp aşağıya indim. Herkes televizyonun başındaydı. Bir terslik gözükmüyordu. Tabi o sıra ayağımı burup merdivenlerden yuvarlanmam dışında. Bu gürültüye herkes aynanda yerde yatan bana dönmüştü. Yerden onlara bakıyordum. Herkes gülüyordu. Çok mu komik. Galiba bir süre oturamayacağım. Ece yanıma gelip beni kaldırdı. Bende televizyonun önünde boş olan tekli koltuğa oturdum. Oturmaya çalıştım. Canım acıyor. Yok. Oturamayacağım. Kalkıp mutfağa gittim. Dolabı açıp çikolata aldım. Bahçeye açılan kapını oraya gittim ama kapı açıktı. Herhalde havalansın diye açmışlardır. Dur bir saniye. Bu Alper değil mi. Birisiyle konuşuyordu. Sessizce dışarı çıktım ve ona yaklaştım. Karşısında bir kız vardı. Onun sevgilisi mi vaaar? Ben şok. İşiyle aşkı karıştırmaz inşallah. İçeri girmek için geri döndüm ama dönmemle yere yapışmam bir oldu. Kafamı betona çarpmıştım. Canım acıyordu. Kafamı yavaşça kaldırdım. Yerde kan gördüm. Elimi kafama götürdüm. Elim sıvı bir şeyle kaplanmıştı. Bir yanımda Alper bir yanımda da konuştuğu kız vardı. Alper:

- İyi misin?

- Kafam kanıyor.

Beni kucağına alıp içeri soktu. Koşar adımlarla merdivenleri çıkıp beni banyoya götürdü. Beni köşede duran tabureye oturttu ve dolaptan ilk yardım setini aldı. Bu çocuk onun orada olduğunu nereden biliyor. Belki tahmin etmiştir. E banyonun yeri. Belki onu odama götürürken keşfetmiştir. Ya da dur o benim hakkımda her şeyi biliyordu değil mi. Ah kafam çok acıyordu. Yarayı temizleyip yarabandı yapıştırdı. Bu canımı çok yaktığı için küçük tız bir sesle bağırmış bulundum. Hemen elini çekip;

- Çok acıyor mu?

- Keyfi bağırdım Alper.

- Gerçekten seninle uğraşılmaz.

-Başım dönüyor.

- Kan kaybettin ve kafanı sert çarptın o yüzden dönmesi normal.

- Beyin kanaması geçiriyor muyumdur?

- Sanmam.

- Galiba kusucam.

- Ahsen abart...

Sözünü bitirmeden kustum. Yanıma gelip musluğu açtı ve avucuna suyu alıp yüzümü yıkadı. Kusmuğum o kadar abartılıcak gibi değildi. Öyle olsaydı asla bana dokunmazdı. Dokunmazdı demi. Ben olsam dokunmazdım ama benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyor. Bu oyunu sevdim. Yüzümü birkaç kez daha yıkadıktan sonra havluyla kuruladı. Omuzlarımı tuttu, gözlerimin içine baktı. Bir şey düşünüyordu sanki. Birden bire " Bu böyle olmayacak." dedi. Ne olmayacaktı. Kolumdan tutup beni odama sürükledi. Kapıdan geçerken bahçede konuştuğu kızı gördüm. Bana ateş saçan gözlerle bakıyordu. Ben bir şey yapmadım. Bu sefer ben bir şey yapmadım. Odama girip kapıyı kilitledi.

- Kapıyı neden kilitleme ihtiyacı duydun?

- Sus.

- Neden susmam gerek?

Eliyle ağzımı kapatıp kulağını kapıya dayadı. Bir süre böyle kaldık. Artık nefes almakta zorlanıyordum. Ağzımı kapatırken burnuma baskı yapıyordu. Elini yaladım. Tuzlu bir tat aldım. Yine kusucaktım. Beni hemen saldı ve fısıldayarak:

- İğrençsin.

- Bunu iltifat olarak kabul ediyorum bir daha dersen kendine kaçacak delik ara Alper bey.

- Biraz daha dayanamıyordum demi.

- Nefes alamıyordum.Ölüyim mi yani. Birde beni koruyacak.

- Tamam daha uzatmayalım yoksa sinirlenincem.

- Sen mi sinirleniceksin. Asıl sinirlenmesi gereken benim. Benin hakkımda her şeyi biliyorsun. Benim hakkımda benim bilmediğim şeyleri de biliyorsun. Beni istediğin gibi...

Ağzımı tekrar kapattı ama altımızdaki kilim kaydı ve yatağa düştük. Kapıyı bahçede konuştuğu kız açtı. Bizşz öyle görünce bir süre donakaldı ve hızlıca gitti. Arkadan Ece gözüktü. Olayı yanlış anladı. O gözler bana onu söylüyordu. Telefonunu çıkartıp fotoğrafımızı çekti. Hayır, şimdi bunu herkese göstericek. Alper'i köşeye itip Ece'nin peşinden koştum.

- Ece o telefonu bana ver. Olay göründüğü gibi değil.

- Görünen köy kılavuz istemez.

- Ece o köyü yakarım.

Merdivenlerden aşağı ikişerli iniyordu. Peşinden gitseydim yetişemezdim. Merdivenin korkuluğundan tutunup aşağı atladım ve Ece'nin tam önünde belirdim. Şaşkınlıktan bir süre donakaldı. Bu fırsatı kaçırmadım ve elinden hemen telefonu alıp mutfağa koştum. Koşarken çektiği fotoları sildim. Ama telefonunda bir fotoğraf vardı ki. İşte o fotoğraf her şeyi değiştirdi.

- Ahsen gerçekten...

Tuhaf BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin