İyi okumalar...
"Çok pardon. Bir yerinize döküldü mü?"
Karşımdaki oldukça uzun ve oldukça yakışıklı adama baktım.
"Önemli değil. Zaten bir şey de olmadı." Deyip gülümsedim.
"Sevindim. Bu arada seni buralarda hiç görmedim ,ben Alparslan. " diyerek elini uzattı.
"Tek elimle sıcak bir şey taşıyamıyorum da. Ben de Ecrin."
"Memnun oldum. " Diyerek tekrar gülümsedi. Oldukça sıcakkanlı birine benziyordu.
"Neyse sonra görüşürüz. Malum kahve soğuyacak." Mutfaktan ayrılıp Boran'ın odasına gittim. Ama bir sorun vardı. Kapıyı nasıl açacaktım? Aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım.
Kapıyı ayağımla birkaç kere tekmeleyip geri çekildim. Ayağımın ayarını tam ayarlayamamış olacağım ki kapı açıldı ve elinde silahıyla Boran belirdi. Silahı görmemle biraz ürpersemde Boran'ın beni görüp silahı arkasına yerleştirmesiyle biraz daha rahatladım.Silahtan çok korkmazdım hatta birkaç kere atmışlığım vardı. Soyum Kafkasya'ya dayanıyordu ve biz Çerkesler olarak silah tutkumuz vardı. Ama bi anda görünce korkmuştum sadece hepsi bu.
"Ne diye kapıyı tekmeliyorsun lan?" Diye bağırdı.
"Ne bağırıyorsun be! Elimde kahve var kör müsün? Tek elimle sıcak bir şey taşıyamıyorum."
Sabır çekip kapının önünden çekildi.
"Tamam güzelim tamam. Tekmele anasını satayım tekmele."
'Güzelim.' Kelimesini duyunca kalbimde bir kuş kanatlanmış gibi hissettim. Gözlerimi devirip içeri girdim ve kahveyi masaya bıraktım. Boran kendi yerine ben de masanın önünde koltuklara oturdum. Kahvenin tadına bakıp gözlerini bana çevirdi.
"Kahveyi nasıl içtiğimi sana söylediğimi hatırlamıyorum."
"Hatırlayamazsın çünkü söylemedin. Tahmin yeteneklerim güçlü diyelim."
Cevap vermeyip işlerine geri döndü. Aradan geçen sessiz bir yarım saatin ardından sesli bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Kapı açılıp içeri Aras girince gözlerim ışıldadı resmen. Hiç yoktan biraz sohbet edip eğlenebilirdim. Boran asık suratırla kağıtlarla ilgileniyordu hep."Hoşgeldin." Dedim gülümseyerek.
O da gülümseyerek karşılık verip karşımdaki koltuğa oturdu.
"Kız çirkin sıkıldın sen herhalde. Gel sana şirketi gezdireyim." Boran'a bakıp onaylayan bakışlar görünce ikimizde ayağa kalktık. Heyecanlanmıştım birden. Hiç yoktan bir şeylerle uğraşabilecektim. Kapıdan dışarı çıkınca koluna girmem için gözleriyle işaret etti.
'Ne alaka?' Dercesine ona bakınca gözlerini devirip konuşmaya başladı." Şirkette birinin sana bakmaması için koluma girmen gerekiyor. Biri yengeme bakarsa kuzenim yerine onu öldürmem gerekebilir."
"Tamam tamam." Diyerek koluna girdim.
"Boran bizi böyle görmesin vallahi kolumu kırar."
"Aras pardon ama salak mısın sen? Bir koluma gir yoksa birilerini öldürmem gerekebilir diyorsun , bir de Boran bizi böyle görürse kolumu kırar diyorsun."
Koridorda ilermeye başladığımızda o lanet masada oturan kadının bakışları da bize döndü.
"Bak şimdi Yengeciğim eğer sen benim koluma girmezsen ve birisi sana yanında ben varken sarkıntılık yaparsa Boran beni öldürür. Ama koluma girdiğini duyarsa kolumu keser. Hangisi daha karlı?" Diyerek çapkın bir sırıtış yerleştirdi dudaklarına. Gerçekten çok yakışıklıydı. Tabiki Aras'a o gözle bakmıyordum ama Onu gören çoğu kızın o gözle baktığını tahmin etmek çok da zor değil. O lanet masada durunca Aras'a sorarcasına baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cani!
ChickLitKorkudan ağlayan kızıma baktım. Gözünden akan her damla yaş kızgın birer lav gibi kalbime düşüyordu. "Ağlama." "Git burdan." Bağırışı boğazını acıtmış olacakki yüzünü buruşturdu. "Burdan giderim ama senden gidemem küçük." "Seni asla sevmeyeceğim...