ECRIN
Karanlık. Her yer zifiri karanlık.
Korkuyorum. Karanlık korkum gün yüzüne çıkarken nefes alışverişlerim zorlaşıyor.
Derin derin nefesler almaya çalışıyorum. Başaramıyorum. Etrafı yoklayıp bir ışık arıyorum. Ama o da yok.
Artık nefeslerim ciğerlerime yetmiyor. Kendi etrafımda dönüyorum.
Boşluk.
Hiçbir şey yok.
Ayaklarım artık bedenimi taşıyamamaya başlıyor. Ta ki ilerideki ışık haznesini görene kadar.
Karanlığa alışan gözlerim ışığı görünce kısılıyor. Elimi gözlerime siper ediyorum.
Bir insan , ışıktan bana doğru gelen iri yapılı bir adam.
O yaklaştıkça nefes-alış verişlerim düzeliyor.
Tam dibimde durduğunda kim olduğunu anca anlıyorum.
Boran!
Nefes alışverişlerim tamamen düzelmişken Boran'ın dibimde durmasıyla tekrar hızlanmaya başlıyor.
Anlam veremiyorum.
Bu düzensizlik diğeri gibi değil. Kalbim çarpıyor. Ellerim heyecandan titriyor.
Beni bacaklarımdan ve sırtımdan tutup kaldırıyor.
Göz kapaklarım ağırlaşırken duyduğum tek şey Boran'ın sesi oluyor.
"Sonsuz olacağız meleğim."
"Ecrin uyan."
"Uyan artık."
"Hadi meleğim uyan. Kabus görüyorsun."
Bu ses de ne?
Gözlerimi zorlukla açtım. Karşımda bana endişeli gözlerle bakan Boran'ı görmeyi beklemiyordum. Avuç içlerini yanaklarıma bastırdı. "Iyi misin?" Dedi şefkatle. Kafamı sallamakla yetindim.
"Ne gördün rüyanda?"
Anlatmakla anlatmamak arasında kaldım.
'Neden anlatasın ki. O seni kaçıran bir mafya.' İçimdeki sese bir kez daha hak verdim. "Hiç." Deyip kucağından kalkmaya çalıştım. Ama ne fayda! Belime ahtapot gibi yapışmışken buradan kalkabilmek imkansız.Gözlerimin içine bakarak koltuğun yanındaki sehpadan bir peçete aldı ve suratımdaki terleri silmeye başladı. Gözlerinden kayboluyordum adeta. Kalbimin ritmi değişiyor , elim ayağım titriyordu. Hala gözlerime bakarken boşluğundan yararlanıp ayağa kalktım.
Ondan uzak durmalıydım. Böyle şeyler hiç normal değil. Sinirden gözü seyiriyordu.
"Otur şuraya."
Sesinde korkunç bir tını vardı. Kafamı iki yana sallayıp koşmaya başladım. Sahi ben nereye koşuyorum? Merdivenleri hızla tırmandım ve tek bildiğim yer olan yatak odasına koştum. Tam kapıyı kapatıp anahtarla kilitleyeceğim sırada anahtarın olmadığını fark ettim.
Lanet olsun!
Buranın kaçmak için hiç ama hiç uygun bir yer olmadığını fark etmem iki saniyemi bile almadı.
Tam kapıdan çıkıp başka bir yere koşacağım sırada kapı şiddetle açıldı. Boran gözlerinden ateş fışkırtarak bana doğru yürümeye başladı. O yaklaştıkça ben uzaklaşıyordum. Adımları benden büyük olduğu için dibime kadar girdi. Bir adım daha gerilediğimde ayağım arkamdaki bir şeye takıldı. Ben düşerken Boran'da beni tutmaya çalıştı ve ikimizde yeri boyladık. Bir dakika yer neden bu kadar yumuşak?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cani!
ChickLitKorkudan ağlayan kızıma baktım. Gözünden akan her damla yaş kızgın birer lav gibi kalbime düşüyordu. "Ağlama." "Git burdan." Bağırışı boğazını acıtmış olacakki yüzünü buruşturdu. "Burdan giderim ama senden gidemem küçük." "Seni asla sevmeyeceğim...