28.BÖLÜM

8.2K 375 74
                                    

Yarın  bu saatlerde toprağın altında olabilme ihtimalimiz varken , bu kadar kibir dolu yaşamaya devam  edebilmeniz inanılmaz bir durum.

    Elini tuttum yavaşca. Kim bilir canı ne kadar yanıyor diye düşündüm. Düşündükçe içim gitti. Sonra Aras'ın dedikleri geldi aklıma. Kaza olduktan sonra ayağa kalkıp bağırması. Ah be güzelim niye yordun o kadar kendini. Değer miydi benim için?  Keşke dedim. Keşke onu o okulda hiç görmeseydim. Keşke hayatına hiç girmeseydim. Onu bu hale getiren ben keşke ona hiç yaklaşmasaydım...

Ama onu görmüştüm, tutulmuştum , aşık olmuştum ve her şey için çok geçti. Ben şu saatten sonra onsuz olamazdım.

Gözlerime bakmasını, elimi tutmasını isterdim ama olmuyordu. Elimin içindeki küçük elinde can yoktu. O klişe sahnenin olmasını, bir anda gözlerini açıp uyanmasını her şeyden çok isterdim. Bütün servetimi bunun için verebilirdim.

   Bir süre daha baktım hasret kaldığım o masum yüze. Bana baksın, konuşsun , tepki versin istiyordum. Bir uyansa  bağırıp çağırmasına bile razıydım.

   Yoğun bakımın kapısı aralanırken  içeriye beyaz önlüğüyle  Bekir Doktor girdi.

"Boran Bey artık çıkmalısınız. Hem Ecrin Hanım'ın hem de sizin sağlığınız için."

Kendi sağlığımı düşünmek aklımın ucumdan geçmiyordu fakat Meleğim... Onu düşünerek ayaklandım. Son bir kez onun o çiziklerle bile güzel olan yüzüne baktım. Ellerini bırakmak istemiyordum fakat bırakmak zorundaydım. Elini bırakacağım sırada elimde hissettiğim baskıyla  ne olduğunu bilemedim. Hızlıca dönül Meleğime baktım. Elimi mi sıkmıştı yoksa bilinç altım bana meydan mı okuyordu acab diye düşünmeden edemedim. Ecrin'in göz kapakları hareketlenice ağzım kurudu ,  ellerim heyecandan titremeye başladı. Kalktığım sandalyeye tekrar otururken  hareketliği gören doktor Ecrin'in yanında bitti.

Ecrin'in gözleri yavaşca açılıyordu. Onun gözleri açılıyordu açılmasına da bana ne olmuştu? İki dudağımı birbirine iğneyle dikmişlerdi sanki. Ne konuşabiliyor ne tepki verebiliyordum. Gözleri ışıktan kısılmıştı fakat etrafı taramayı da ihmal etmiyordu.

Gözlerimiz kesiştiğinde bu anı tekrar yaşayabildiğim için Allah'a onlarca kez teşekkür ettim. Sevdiğim kadın uyanmış ve gözlerime bakıyordu. Bundan güzel ne olabilirdi ki?

"Boran. Burdasın. Benimlesin."Dedi kendini zorluyarak konuştuğu belli olan mırıltıya benzer sesiyle Adımı ağzından duymayı bile özlemiştim.  Gerçek olduğumu hissetmek ister gibi parmak uçlarıyla  sakallarıma dokundu.

" Gerçekten burdasın." Dedi gözleri dolarak.

"Meleğim." Diyebildim en sonunda kuruyan boğazımın izin verdiği kadarıyla. Dudaklarımdaki düğümler çözülmeye başlamıştı anlaşılan.

"İyi misin?" Diye sordum sesimdeki tedirginliği saklamaya çalışarak.

"Ağrım var ve su." Diyebildi zorlukla. Anlaşılan tek boğazı kuruyan ben değilim.

Ben hızlıca yatağın yanındaki küçük masanın üzerinde gördüğüm sürahiden su doldururken doktorda Ecrin'e bir şeyler soruyor ve ellerini ayaklarını kontrol ediyordu.

Sırtını dikleştirip suyu içirdiğimde rahatlamışa benziyordu fakat ben hiçde rahat değildim. Evet uyanmıştı, iyi de gözüküyordu fakat doktor herhangi bir şey de dememişti.

"Ecrin Hanım sandığımızdan da güçlü çıktı. Bu tarz kazalarda olay sonrası kendini yormasından dolayı kalıcı hasarlar kalabilirdi fakat herhangi bir sorun olmadığı görünüyor. Bilinci de gayet yerinde. İki üç gün müşade altında tutmamız gerekiyor sonra çıkabilirsiniz." Dedi ve gülümseyerek çıkıp gitti.

Cani!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin